Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
unlu sairlerin ata icin yazdigi siirler
MUSTAFA KEMAL'İDÜŞÜNÜYORUM
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyorlar cihanın görmediği
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal'i gibi
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere.
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere...
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı
Yine bizimle beraber her yerde
Yaşıyor dört köşesinde vatanın,
Yaşıyor damar damar yüreklerde.
Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Altın saçları dalgalanıyor rüzgarda;
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum.
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.
Ümit Yaşar Oğuzcan
10 KASIM TÜRKÜSÜ
Atatürk! Anıtkabir devrimlerini söyler
Bozkır ovalarına, Erciyes'e, Ağrı'ya
Ulusun egemen olduğunu
Özgür olduğunu
Haykıracağım haykıracağım işte
Senin sustuğunca!
Yolunda yürüyeceğim Atatürk;
Ana baba oğul kız
Dere tepe bucak köy
Yeryüzü yaşamalarımla değil
Oralarda, senin gittiğince!
Atatürk, taşıyacağım
Çanakkale'de, Sakarya'da, Çankaya'da, al al
Senin taşıdığını;
Yurdun gök ülküsü
Dalgalanırken
Senin bayrağını yücelteceğim.
Senin çıktığınca.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
MUSTAFA KEMAL’İN KAĞNISI
Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden.
Sanki elif elif uzuyordu, inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar
İnliyordu dağın ardı, yasla
Her bir heceden.
Mustafa Kemal'in kağnısı derdi kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü
Doğrulmuştu yola önceden önceden.
Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar.
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı
Hafiftiler, inceden inceden.
iriydi Elif kuvvetliydi kağnı başında.
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinden rüzgar geçerdi daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alın yeşilini kapmıştı, geçirmişti
Niceden niceden.
Durdu birdenbire, Kocabaş, ova bayır durdu
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacur gucur
Nasıl durur Mustafa Kemal'in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
Süs beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer, götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerimden ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere iyceden iyceden.
Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri büyüdü, yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı bacım
Kocabaş'ın yerine koştu kendini Elifçik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden
Fazıl Hüsnü Dağlarca
MUSTAFA KEMAL’İN KARTALI
Masaldı dağlar, taşlar gerçekten masaldı ha
Geçiyordu Mustafa Kemal Çamlıbel'den.
Yabanın kurdu kuşu seyrine inmiştiler
Kara pençelerle, ak gagalarla.
Susmuştu yeryüzü efsaneler içinde
Masaldı dağlar, taşlar gerçekten masaldı ha.
Ona iyce yaklaşan kocaman bir kartaldı ha
Bakır kızıllığındaydı tüyleri, kor alevindeydi gözleri
Kondu ilk kayaya, düşen bir rüzgar parçası gibi
Sevgiyle bakıştılar
Tanış çıktılar sanki kainatlar üstünde
Ona iyce yaklaşan kocaman bir kartaldı ha.
Kartal uçup gidince ortalık boşaldı ha
Kayboldu mucizesi havaların.
Neydi, nasıl bir parıltıydı, bilemedi kimseler
Kimin aşkıydı, inmişti semalardan toprağa, paşam?
Kalmadı sonsuzluk, haşmet, gurur
Kartal uçup gidince ortalık boşaldı ha.
Aman aman bu kartal vallahi bir faldı ha
Vatan göklerinden vatana söyler:
Kocaman zafer bayraklarının geleceğini
Kocaman günlerin ucunda.
Anladı Mustafa Kemal, kimseye söylemedi
Aman aman bu kartal vallahi bir faldı ha.
Mustafa Kemal'i de Mustafa Kemal'di ha
Unutmadı kartalı hiç.
Gün doğarken kızaran yamaçlarda aradı
Bekledi kanat seslerini fırtınalardan.
Kartal değilse de kartal vefalıydı
Mustafa Kemal'i de Mustafa Kemal'di ha.
Artık bütün mevsim yapraksız bir daldı ha
Yoktu Mustafa Kemal'in umduğu
Gelmiyordu kartalı geriye şahikalardan
Üç yıldır gelmiyordu.
Konmuyordu büyük habercisi zaferin
Artık bütün mevsim yapraksız bir daldı ha.
Kanatları amma da al aldı ha
Hangi şehitler seslenmiş belli değil.
Bir 30 Ağustos günü göründü Mustafa Kemal'in kartalı
Koca kanatlarını çırptı boşluğa
Sallandı gök
Kanatları amma da al aldı ha.
Fazıl Hüsnü Dağlarca
MUSTAFA KEMALLER
TÜKENMEZ
Tükenir elbet
Gökte yıldızlar denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatihler, Kanuniler ölmez
İnanın Mustafa Kemaller tükenmez
Halim Yağcıoğlu
ATA’MA AĞIT
I
Sırma sarısı yay saçlarına
Gözüne rengini koy denizlerin
Düşün dudakların en incesini
Yüzüne tuncunu ver benizlerin
Onda yürüyüşün en yiğitçesi
Onda bükülmezi vardır dizlerin
Gezerdi ülkede bir hızır gibi
Em olup derdine çaresizlerin
II
Durgun bir denizi andırır dışı
İçi hiç sönmeyen bir yanardağı
Sesinde ıslığı eser kuvvetin
Sözünde şahlanır hakkın bayrağı
Gökle güneş gibi buluştu onda
Sezinin sağlamı duyunun sağı
Yıkarak kökünden Osmanlılığı
O gömdü tarihe bir ortaçağı
III
Ürperir ovalar avazesine
Dağlar dümdüz olur işaretiyle
Devrilir hıncına çarpan ordular
Kaleler dayanmaz yelpazesine
Fikrin güzelliğin aşkın her şeyin
Bağlıydı daima en tazesine
Yaşadı başı dik, dünyaya karşı
Getirdi dünyayı cenazesine
IV
Onsuz kaldığını bilse tabiat
Bağlar üzüm vermez bahçeler kurur
Okşar saçlarını ezelin eli
Yüzüne ebedin ışığı vurur
Övünür insanlık eserleriyle
Yurt onun sevgisi üstünde durur
Adıdır kurduğu devlete temel
Ünü kurtardığı millete gurur
V
Fani varlığını kaybetti ama
Damgası yurdumun burçlarındadır
Engin ufuklara uzanmış kolu
Hızı şimşeklerin uçlarındadır
Kadının erkeğin hafızasında
Gencin ihtiyarın düşlerindedir
Yayla yellerinde eser gölgesi
Sesi bahçemizin kuşlarındadır
VI
Ben mi yazacaktım göçüm gününü
Dökerek ardından böyle gözyaşı
Ben ki ona büyük gezilerinde
Oldum bir küçük yol arkadaşı
En son durağına varmadan ömrün
Kapadı yolunu bir mezar taşı
Büyük kurucusu Cumhuriyetin
Hürriyet aşıkı milletin başı
Kemalettin Kamu
MUSTAFA KEMAL
- Dağ başını efkâr almış
Gümüş dere durmaz ağlar -
Gözyaşından kana kesmiş gözlerim;
Ben ağlarım. Çayır ağlar, çimen ağlar.
Ağlar-ağlar: Cihan ağlar
Mızıkalar iniler: Irlam-ırlam dövülür
Altmış üç ilimiz: Altmış üç yetim
Yıllar gelir-geçer: Kuşlar gelir-geçer
Her geçen seni bizden parça-parça götürür
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
Diz dövdüm:
Gözlerimin şavkı gitti Sakarya'nın suyuna.
Sakarya'nın suları namım söyleşir.
Hemşehrim Sakarya! Öksüz Sakarya!
Ankara'dan uçan kuşlar -
"Kemal'im" der, günler-günü çağrışır.
Kahrolur. Bulutlara karışır.
Gök bulut, yaşmak bulut.
Uca dağlar, dev-boyunlu morca dağlar
Divan durmuş bekleşir
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
Nasıl böyle varıp geldin? Hoş geldin!
Çıngı kaymış, yalazlanmış gözlerin
Şol yüzünde güneş-südü sıcaklık.
Ellerinden öperim Mustafa Kemal.
Senin dalın yağrağın, biz senin fidanların.
Biz, bunları yapmadık.
Sen elbette bilirsin, bilirsin Mustafa Kemal:
Elsiz-ayaksız bir yeşil yılan.
Yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa Kemal!
Hani bir vakitler Kubilay'ı kestiler.
Çün buyurdun! Kesenleri astılar
Sen uyudun. Asılanlar dirildi.
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
Karalar kuşanmış Karadeniz akmam diyor.
Dokunmayın! Ağlamaktan bıkmam diyor.
Bu gece kıyamet gecesi.
Bu vapur Bandırma vapuru.
Yattığı yer nur olsun Mustafa Kemal
Ben ölümden korkmam diyor
Korkmam diyen dilleri: Toz oldu-toprak oldu.
Değirmen döndü dolandı: On yıl oldu.
Bir kusur işledik, bağışlar mı kimbilir;
O bize öğretmedi kazan kaldırmasını.
Günahı-vebali öğretenin boynuna
Erdirip-olduran'a ana-avrat sövmesini.
Yüreğim kırıldı, kanım kurudu.
Var git Karadeniz! Var git başımdan.
Mızıka çalındı: Düğün mü sandın
Bir yol koyup gideni gelir mi sandın?
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
Ankara'nın taşına bak!
Tut ki baktım: Uzar gider efkârım:
Çayır ağlar, çimen ağlar, ben ağlarım.
Gözlerimin yaşına bak!
Ankara Kalesi'nde, Rasat-Tepe'de
Bir akça-şahan, gezer dolanır:
Yaşın-yaşın mezarını aranır
Şu dünyanın işine bak! -
Mustafa'm! Mustafa Kemal'im!
Attila İlhan
RESİM
Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince.
Yanda, bir uçtan bir uca.
Mavi deniz
Odanın içinde güneşleri bulunca.
Isınırız.
Enginlerin engini deniz olsa
Deniz ufak!
Yücelerin yücesi güneş olsa
Güneş küçük!
İlk günü gördük, nerden geldi:
Duvardaydı
Denizleri, güneşleri
Küçülten büyüklük.
Kürsünün üstünde bir resim:
Gözleri denizlerden mavi
Bakışları güneşlerden sıcak.
Dört mevsim.
Kürsünün üstünde:
Atatürk'üm, arkasında al bayrak
Kolları kavuşturmuş göğsünde.
Bu resimle başlar bizim günümüz
Karşımızda Atatürk'ü gördükçe
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
Öğretmenimizin kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte
Atatürk'ün resmi.
Çalışkanız, çünkü
Çalışınca
Bakarız, Atatürk güldü.
Bir yanlışlık yapsak
Bulutlanır gözleri
Anlarız Atatürk üzüldü.
Gelsek kürsünün dibine
Görür bizi
Eğilince.
Kalksak, gitsek gerilere
Otursak arkalarda;
Başımızı kaldırmadan duyarız:
Atatürk orada.
Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata'mın.
Atatürk'üm artık ömrüm oldukça
Bu resminle karşımdasın!
Yok hiç birinde
Bundaki tılsım
Değişen çizgilere
Canlı gibi bu resim.
Öyle canlı ki sanırım
Bende bir gün okulu bitirince
Uzanan ellerinle
Okşanacak sırtım.
Öyle canlı ki, sanırım
Karanlık bile olsa
Aydınlanır yollarım.
Tıpkı sınıftaki gibi
Yapacağım bir işte
Bu resmindir rehberim:
Kötülüğe uzanırsam
Çat kaşlarını
Tutulsun ellerim
Tıpkı sınıftaki gibi
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım her işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et.
Gülümse!
Yaprak yaprak dökülürken önümde
Her yıl dört mevsim;
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf
Resimler içinde yalnız bu resim!
Behçet Necatigil
Bugün 22 ziyaretçikişi burdaydı!
Saniyedir bu sayfadasınız... |