Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
Ataturkumuzun olumcul hastaligi
Atatürk'ün Ölümcül Hastalığı Alkolik Siroz Değil, Sıtma İdi
Atatürk’ümüzün alkolik sirozdan değil de sıtma hastalığından öldüğünü Türk ve Dünya kamuoyuna ilk açıklayan bir Fındıklılıdır.
‘Atatürk Alkolden Değil Sıtmadan Ölmüştür’ başlıklı Türkiye’de konu hakkındaki ilkyazımız ‘Birlik (*)’ dergisinin Ocak 1999 tarihli 119. sayısında yayımlanmıştır. Aradan tam 10 yıl geçmesine rağmen tezimizi çürütebilecek bir baba yiğit henüz ortalarda yok. Aradan 10 yıl geçmiş konu kamuoyuna mal olmaya başlamış, daha derinliğine incelenmiş ve tezimizi doğrulayan daha birçok delile ulaşılmıştır. Türk kamuoyu konuyu yakından izlemiş ve konu kamuya mal olmaya başlamıştır.
Bununla beraber Atatürk ün ölümcül hastalığı hala daha ne yazık ki bazı küçük kesimlerde tartışılmaktadır. Bir şeyin tartışılması demek o şeyin kesin doğruluğuna ulaşılamamış veya açıklığa kavuşmamış olması demektir.
Ancak Atatürk’ün ölümcül hastalığı için bu genel kural doğru değildir. Bu konu kesinlik kazanmıştır. Yani Atatürk’ümüzün sıtmadan öldüğü kesindir. Ancak konu tartışılmakta ve yapılan yanlışta ısrar edilerek yaratılmış olan kargaşanın devam ettirilmesine çalışılmaktadır. Neden? Çünkü Atatürk Türk milletine önderlik etmiş ve bir çağı değiştiren devrim yapmıştır. Bu devrimi yapan ve yaratan kişiye karşı devrimin mağlupları ve mağdurları (dâhili ve harici bedhahlar) Atatürk için uydurdukları alkolik siroz iftirasından hala daha çıkar sağlama peşindedirler. Bu nedenle de konuyu tartışma alanında tutarak yanlışın sürmesini sağlamaya çalışmaktadırlar. Bu yanlışın devamında ısrarlı olanlara rağmen artık Türk milleti Atatürk’ün alkolik sirozdan değil de sıtmadan öldüğüne dair belge delil ve yayınlara kavuşmuştur.
Özetlersek: “Kaynakça 2’de yayınlanan Agoni kitabı yayınlanmıştır. Aynı yazar ‘Atatürk Nasıl Öldürüldü’ adı altında bir araştırma daha yayınlamıştır. Hava Kuvvetleri Dergisinin Haziran 2004 sayısında, Cumhuriyet Gazetesinin 10 Kasım 2003 sayısında. Milliyet Gazetesinin 13 Kasım 2002 sayısında makale ve görüşlerimiz yayımlanmıştır.
Türk milleti artık Atatürk’ün sıtmadan öldüğünü öğrenmiş ve kabul etmiştir. Bunun aksini savunmak boş bir gayrettir.
Daha önemlisi Atatürk sıtma sirozu olmasına karşın alkolik siroz diye yanlış teşhis konulduğundan tedavisi de eksik ve yanlış yapılmıştır. Basit bir splenektomi (dalağın çıkarılması) uygulanmamıştır. Karındaki sıvıyı boşaltmak amacıyla saligran (cıvalı diüretik) kullanılması bugünkü geçerli tedavi yöntemi değildir. Artık uygulamadan kalkmıştır.
Önce Atatürk’ün sıtmadan öldüğüne dair delillerimizi tekrar sıralayalım. Bu konuda en yetkili ve güvenilir kaynak Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu'nun kitabıdır. (1)
Adı geçen kitaba göre Atatürk iki defa sıtma geçirmiştir. Samsun’a çıktığı zaman da sıtma nedeni ile Dr. Refik Saydam tarafından tedavi edilmekte idi. 3 Ağustos 1938 tarihinde Atatürk’e aşağıdaki doktorların katılımı ile büyük ve önemli bir muayene ve konsültasyon yapılmıştır. Konsültasyon Heyeti: Dr. Bergaman, Dr. Epinger, Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. Nihat Reşat, Dr. M. Kemal Öke, Dr. Mehmet Kamil, Dr. Süreyya Hidayet, Dr. Abramaya ve Dr. Akil Muhtar. Yapılan konsültasyon özeti aşağıdadır.
Atatürk’te asit yapmış siroz hali bulunduğu bunun nedeninin evvelce iki defa geçirdiği sıtmanın etkisinin ve payının bulunmadığının söylenemeyeceği, Hastanın ateşinin yüksekliğinin aynı hastalığın varlığı ile izah edilebileceği, Karaciğerin kosta (göğüs kafesinin alt kenarı) kenarlarını geçtiği dalağının büyük olduğu tespit edilerek aşağıdaki tedavi önerilmiş ve uygulanmıştır.
1- Karındaki asit saligran şırıngaları ile giderilmeye çalışılacaktır. (**)2-
2-3 defadan sonra karından ponksiyon yapılacaktır.
3- Ateş için piramidon verilecektir.
4- Kinin tedavisi yapılabilecektir5- Hafif müsekkin ilaçlar verilecektir.
6- B vitamini verilecektir.
Bu tespitler Atatürk’ümüzde mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olduğu hususunda bir tereddüt bulunmadığını göstermektedir. Bu nedenle de kinin tedavisi uygulanmıştır. Atatürk için 1937-38 yılları içinde İstanbul eczanesinden 42 kutu kinin alındığı belgelenmiştir. (2)
3 Ağustos 1938 de sıtma sirozu olan bir insanın 3 ay bir hafta sonra alkolik siroz olması mümkün değildir. Ayrıca dalağın büyük oluşu da kesinlikle alkolik siroza uygunluk göstermediği gibi alkolik sirozun olmadığının bir delilidir.
Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu (***) Güncel Gastroenteroloji dergisinin 1997 Ekim sayısında aynen şunları yazmaktadır.(3): “Türk halkı Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün alkole bağlı siroz hastalığından öldüğünü bilir. Çünkü sirozun alkolden olduğuna inanır. Oysa bunun doğru olmadığı bu günkü bilgilerimize göre oraya çıkmıştır... Alkol içmeye bağlı siroz olma riski; en az 10-15 yıl, günde rakı biriminde 3 bardak ve her gün içilmesi koşulu ile olabilir. Oysa Atatürk bu sıklıkta ve sürede içmiyordu. Ülkemizde çok daha fazla alkol tüketilmekle birlikte alkole bağlı siroz hemen hemen sıfıra yakındır.”Bilim artık Atatürk’ün ölümcül hastalığının alkolik siroz olabileceğini kabul etmemektedir.
GATA’da uzun yıllar Halk Sağlığı Küsüsü başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. Necip Berksan aynen şöyle demektedir: “Atatürk Kurtuluş Savaşı yıllarında hiç içki içmemiştir. Bu kendisinin ne kadar ciddi bir devlet adamı olduğunu gösterir. İçki içtiği zaman bile hareketleri ve konuşma düzeni hiç bozulmamış, fikir ve düşüncelerini gayet sağlıklı bir biçimde ortaya koymuştur. Bu gözlemler bırakınız Atatürk’ün siroz olacak kadar içmesini, sarhoş olacak kadar bile içki içmediğini gösterir. Atatürk’ün alkolik sirozdan öldüğü hususu Atatürk’e uygun olmayan bir yakıştırmadır.” (5)
Dr. Eren Akçiçek, Atatürk’ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü adlı kitabında (4) Atatürk’ün sağlık takvimini yayınlamıştır. Bu takvime göre konumuzu ilgilendiren saptamalar şöyledir.
1896 Manastır Askeri idadisine(Ortaokuluna girişi ve sıtmaya yakalanması)
20-22 Eylül 1915 Sıtmadan yatması
28 Ağustos 1918 Nablus’ta sıtmanın nüksetmesi
20 Eylül 1919 Atatürk’ün Sivas’ta sıtmasının nüksetmesi
Görülüyor ki Atatürk’ün birden fazla sıtma geçirdiği konusunda da bir tartışma yoktur. Aksine bir genel kabul vardır.3 Ağustos günü bu hususu teyit ederek tedavi uygulanan bir hastaya 10 Kasım günü alkolik siroz demek ne tıbbı bir karardır ne de insafla bağdaşır bir karardır. Bu nedenle raporu verenlere hayretle bakılmaktadır. Hatta Atatürk’ün ölüm raporunu imzalayan Türk doktorlarının 3 Ağustos konsültasyonunu yapanların Dr. Asım Arar hariç tutulursa ayni kişilerin olduğunun saptanması daha da hayret verici bir tespittir. Bu doktorlarımız 3 Ağustos’ta sıtma dedikleri Atatürk için 10 Kasım günü alkolik sirozdan öldüğüne dair rapor vermişlerdir. Atatürk gibi Türk milletinin tarihinde çok önemli bir yeri olan Dünya tarihinde de önemli bir devir açan bu büyük insanın karşıtları ülkeler, devletler ve bunların doktorlarının ve hatta dâhildeki işbirlikçilerinin Atatürk’ün ölümünün sıtmadan ileri gelmesine karşın alkole bağlanmasıyla manevi kişiliğinin zedelenmesini amaçladıklarını söylemek pek akıl dışı bir sav değil tam aksine aklın ve bilimsel düşüncenin bir sonucudur. Türk hükümetine de bir görev düşmektedir. Artık bu yanlışı okul kitaplarından da çıkarmak zorundadır.
KAYNAKÇA:
1- Prof. Dr. Bedii Şehsuvaroğlu: Atatürk’ün Sağlık Hayatı. Hür Yayınları 1981- İstanbul
2- Ogün Deli: Agoni: Lazer Ofset Yayınları. Ankara 2004
3- Güncel Gastroenteroloji Dergisi: Ekim 1997 277 sayısı
4- Dr. Eren Akçiçek: Atatürk’ün sağlığı Hastalıkları ve Ölümü. İzmir Güven Kitapevi 2005
5- Kuva-yi Milliyede Yeni ufuklar. Kasım -Aralık 1998- 277. sayı
(*) Birlik Dergisi: TESUD Türkiye Emekli Subaylar Derneği yayın organı
(**) Salıgran bir cıvalı diüretik (İdrar söktürücü)’dür. Zehirli olduğundan tedaviden kaldırılmıştır.
(***) Prof. Dr. Sait Kapıcıoğlu: KTÜ Tıp Fakültesi Gastroenteroloji öğretim üyesi.
Saniyedir bu sayfadasınız... |