Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
sakal üzerine
SAKAL ÜZERİNE.............
Atatürk Amasya ziyaretinde.Vali konağında yörenin ileri gelenleri ile sohbette.
Bir ara tam karşısında oturan birine takılır gözleri. Yaşı ellinin üzerinde bu
adam beline kadar inen sakalıyla Atatürk'ün dikkatini çeker. Ata, yanındaki
valinin kulağına eğilip sorar;
- Kimdir bu?
Vali yanıt verir;
- Efendim kendisi Şıh'tır. Yörede çok hatırlısı vardır.Ata Şıh'ı yanına çağırır
ve;
- Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en
azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan der ve eliyle de boyunaltı
hizasını gösterir.
Şıh;
- Emrin olur Paşam diyerek yerine çekilir.
Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya'daki Şıh'ı hatırlar ve Vali'yi
telefonla arayıp durumu sorar. Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte,
Şıh'ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el
sürdürmediğini anlatır.Ata telefonu kapatır, kağıdı kalemi eline alır ve az
sonra Nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği'ne tebliğ etmesini ister.
Ertesi gün Amasya'dan bir haber gelir ki Şıh Efendi Ata'yı görmek üzere
Ankara'ya yola çıkmış...
Şıh gelir, Ata'nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı bir tıraş
olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka
bir görünüme bürünülmüştür.Atatürk'ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamaz ve
Ata'ya sorarlar;
- Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden
kesmesini sağladınız?
Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp;
- Dün akşam Amasya Valiliği'ne bir yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a vali
atadığımı bildirdim der.
Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp Nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini
söyler. Yazıda şöyle yazmaktadır;
- İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığına sevindim. Valilik meselene
gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka
şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum
bırakmayalım.
Birinci Dünya Savaşı'nda Ingilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü. Bu askerlerden bir kismi da Mısır'ın Iskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.
Kampın tam adı, 'Seydibesir Kuveysna Osmanli Useray-i Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin cephesinde esir düşen 16.
Tumen'in 48. Alayı'na baglı Osmanlı askerleri
tutuluyordu. 12 Haziran 1920'ye kadar iki yıl boyunca her türlü işkence, eziyet, agır hakaret ve aşagılamaya maruz kaldılar.
Bu insanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi.Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların yalan, yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların Ingiliz
komutanları, azılı Türk düşmanı kesilmişlerdi. Savas bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri teslim etmek Ingilizler'in işine gelmiyordu. Çünkü, olasi yeni bir savasta, bu askerlerin yeniden karşılarına cıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, Ingilizlerin beyinlerine işlenmişti.Çözüm toplu katliamdı. Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu. Ancak suya normalin cok uzerinde krizol maddesi katılmıştı.Mehmetçik, daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyorlardı. Ancak Ingiliz askerleri dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan
çıkmalarina izin vermiyorlardi. Mehmetçikler, bele kadar gelen suya başlarını sokmak istemedi. Ancak bu kez Ingilizler havaya
ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için çömelerek başlarını suya soktular.Ancak başını sudan kaldıran artık göremiyordu. Cünkü gözler yanmıştı...
Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleride fayda etmedi ve 15 bin askerimiz kör oldu.Bu vahset, 25
Mayis 1921 tarihinde TBMM'de görüşüldü. Milletvekilleri Faik ve Şeref beyler bir önerge vererek, Mısır'da esirlerin krizol
banyosuna sokularak 15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini,bunun faili olan Ingiliz tabip, garnizon komutanı ve
askerlerinin cezalandırılması icin TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.Tabi iki yeni kurulan devletin bin türlü sorunu vardı. Bu
hesap sorma işide unutuldu gitti.Ama onlar
unutmuyorlar...Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp, dünya kamuoyuna sunuyorlar. En uzucu olanı da malum birilerinin, bu
karalama kampanyalarına çanak tutması...
ERMENİLER
SOYKIRIM YAPILDI DIYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRIYOR
BİZİM TARİHİMİZDEN HABERİMİZ YOK.
Saniyedir bu sayfadasınız... |