Perihan`IN sayfasI

İYİ Eğlenceler

PERİHANIN SAYFASI

KadIn HaklarI

 


 Ataturk ve kadin haklari

Cagdas hukuk devleti kurmanin ana sarti, toplum icinde erkege oldugu gibi kadina da sosyal, kulturel ve siyasal haklarini tanimak, bu haklara saygi gostermektir. Cagdaslasmanin ve cagdas bir toplum olabilemin yolu ve yontemi budur. Cunku kadin haklari bir anlamda insan haklarinin da ayrilmaz bir parcasidir.Zira insan kavramini kadin ve erkek birlikte olusturmakta, bu kavrama her iki cins birlikte anlam kazandirmaktadir.

Iste bu anlayisla hareket eden Ataturk, Turk kadinina, asirlarca ihmal edilen sosyal ve siyasal haklarini kazandirdi. Ataturk; bu haklarin kadin tarafindan kullanilmasinin insanligin mutlulugu ve sayginligi acisindan gerekli olduguna inaniyor, Turk kadininin, dunyu kadinligina elini vererek yine dunyanin baris ve guveni icin calismasini istiyordu.

Turkiye'de medeni alemin anladigi sekilde kadin haklarinin kabul edilmesi, Ataturk'un onderligiyle Cumhuriyetin kurulmasindan sonradir. Daha onceleri kadin, erkegin yarisi kadar miras alma hakkina sahipti. Kadinin sahitligi de ayni sekilde olmaktaydi. Zaten sadece bizde degil tum milletlerde kadina verilen deger tarih boyunca sinirli tutulmustu. Kadina taninan haklar hic bir zaman kanun hukmunu almamisti.

Kadinlarin hukuk alaninda gercek bir esitlikten yararlanmalari Cumhuriyeti izleyen yillarda mumkun olabildi. 1924 Anayasasi'nin Secme ve Secilme hakkindaki 10. ve 11. maddeleri, 2599 sayili ve 5 Aralikta 1934 tarihli kanun ile degistirilerek kadinlara da secme ve secilme hakki taninmistir. Ataturk'un Cumhuriyet'i izleyen yillarda yaptigi inkilaplarin bir dizisi kadin haklari konusundadir. Bunlardan en onemlisi kadini aile hukuku alaninda da erkeklerle esit hale getiren Medeni Kanun'dur.

Ataturk'un kadina ve kadin haklarina verdigi onemi su satirlar daha iyi anlatmaktadir:

"Bizce, Turkiye Cumhuriyeti anlaminda kadin, butun Turk tarihinde oldugu gibi bugun de en muhterem yerde her seyin ustunde yuksek ve serefli bir mevcudiyettir."

" Erkeklere ilk öğüdü ilk egitimi veren ve onun uzerinde ilk analik nufuz ve tesirini kuran kadindir."

"Suna inanmak lazimdir ki, dunya yuzunde gordugumuz her sey kadinin eseridir."

"Herhalde kadinlarimizi da erkekler gibi ayni ogrenim derecesinden gecirmelidir. Onlara, erkeklere ogrettigimiz seylerden baska kadinlik vazifelerini de ogretmeye mecburuz."


Bugün hâlâ bir çok kadının yaşamını anayasal haklar ya da Medeni Kanun değil, toplumsal ve dini gelenekler şekillendiriyor, ama bir yandan da artık bu durumu değiştirme talebi ve kararlılığı güçlü bir biçimde kendini hissettiriyor

Bugün hâlâ bir çok kadının yaşamını anayasal haklar ya da Medeni Kanun değil, toplumsal ve dini gelenekler şekillendiriyor, ama bir yandan da artık bu durumu değiştirme talebi ve kararlılığı güçlü bir biçimde kendini hissettiriyor

 gul4ot7.gif
İSLAMİYET ÖNCESİ KADININ DURUMU
Eski Türk toplumlarında aile en önemli sosyal birlik olduğundan, ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarında ve Türk felsefesinde öyle yüce bir mertebeye kurulmuştur ki kadını öylesine yüce bir varlık haline getiren töreye ve kültüre hayran olmamanın imkanı yoktur. Kadın, erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklarının anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk Milleti'nin tek bereket kaynağıdır. Kendisine verilen bir takım haklardan dolayı hanların, hakanların, cengaverlerin önünde saygıyla eğildikleri bir şeref abidesidir. 

Türkiye'de kadın sorunu incelenirken çoğu kez başlangıç noktası olarak Osmanlı Devleti öncesi aşiretler dönemi alınmakta ve bu dönemde kadınların tüm etkinliklere katıldığı siyasal kararların alınmasında söz sahibi olduğu, kadın ve erkeğin evlilik içinde eşit haklara sahip bulunduğu, tek eşli evliliğin sürdürüldüğü bildirilmektedir.

Bu dönemde kadının konumu incelendiğinde ana ve baba soyunun değerce birbirine eşit tutulduğu görülmektedir.Her iki taraf aile malından hakkını önceden alıp mallarını birleştirerek bir ev sahibi olurlardı. Dolayısıyla eski Türklerde ev yalnız kocanın malı olmayıp karı ile kocanın ortak malıydı.

Kadın evlenmeden önce babasının, evlendikten sonrada kocasının velayeti altında olmasına rağmen askerlik ve devlet memurluğu dışında toplumdaki her görevi yüklenebiliyordu . .

Şölenlerde, kurultaylarda , törenlerde, savaş ve barış kurullarında kadında erkekle birlikte olurdu.

Genç kızların evlenme çağında ev içi sorumlulukları ne derece iyi yapacakları dkkate alınmamakta, onların ne kadar iyi ata bindikleri ne kadar iyi silah kullandıkları önemli seçim kriteriydi.

Türk kadını o günün koşulları gözönünde bulundurulduğunda özgür yaşamıştır. Çeşitli işleri eşleri ile birlikte girmiştir. Dolayısıyla biyolojik görevi olan analığın elverdiği ölçüde özgürlük ve eşitlikten en geniş ölçüde yararlanmıştır.

gul4ot7.gif


GÜNÜMÜZDE TÜRK KADINININ DURUMU
Ülkemizde yüksek öğrenim bakımından kadınlarımız bir çok ileri ülkeye göre daha yüksek katılım oranı göstermektedir

Kadınların başlıca çalışma alanı kamu yönetimidir.Buna karşılık kamu yönetiminin karar alma mekanizmalarında kadınların sayısı azdır. Türkiye'de profesyonel alanlarda çalışan kadınlar özellikle eczacı ,diş hekimi ve avukatlık mesleklerinde yoğunlaşmaktadırlar




gul4ot7.gif

(
 Kadın hakları;) yerine ;(kadının insan hakları;) bütününden yola çıkmalı. Zira kadınların talep ettiği pek çok hak aslında kadınlara özgü ayrıcalıklı haklar değil; erkek-kadın, yaşlı-çocuk, her insanın doğuştan sahip olması gereken haklar. Bu yüzden söz konusu hakların sanki sadece kadınları ilgilendiren marjinal haklar olduğu izlenimini veren ;kadın hakları; terimi yerine ;kadının insan hakları demeyi tercih edilmeli


gul4ot7.gif

İSLAMİYET VE KADIN
Türkler islamiyeti İ.S. 9.yy.de benimsemeye başlamışlar ve 11.yy. Kadar bu süreç devam etmiştir. Arap topluluğunda kadının ikinci planda yer alan konumu İslamiyeti benimseyen diğer toplumlara da aynen yansımışır.
İslamiyetin Arap Kültürü ile birlikte yaygınlaşıyor olması kadınların toplumsal yaşamında değişiklikler ortaya çıkartmıştır.
Osmanlı Devleti döneminde kadının sosyal açıdan gerilediği görünen bir gerçektir. Dolayısıyla Türklerden daha geri bir toplum olan Arapların kültürünün etkisiyle kadınlar eve kapatılmış, giyim kuşamlarına kısıtlamalar getirimiş, iş hayatından alıkonulmuş, çok eşitlliğe zorlanmıştır.

Tanzimat döneminde çok sınırlı da olsa kadınlara bazı haklar tanınmaya başlanmıştır.

Tanzimat fermanı ile başlayan ve ikinci meşrutiyete kadar süren dönemde kaadınlar için çok önemli olan kız çocuklara da erkek kardeşleri gibi babalarından kalan topraklar üzerinde veraset hakkı tanınmıştır. Ayrıca kölelik ve cariyelik yasaklanmıştır.

1858 yılında ilk kız ortaokulu açılmış, 1869 'da kız sanat okulu , 1870 yılında kız öğretmen okulları açılmıştır. 1873 de ilk kadın öğretmen , 1883 'de ilk okul yöneticisi atanmıştır.

Osmanlı döneminde kent kadınının çalışma yaşlamına girişi, gelenksel kadınsı uğraşlardan olan hemşirelik ve öğretmenlik ile olmuştur.

1912-1914 yıllarında savaşın yarattığı işgücü gereksinmesi sonucu kadın işçilerin sayısı giderek artmıştır.

Yurdun düşmanlar tarafından parçalanmasını önlemek için bütün milletçe girişilen kurtuluş savaşında kadınlarımız tüm dünya milletlerini hayretler içinde bırakan bir özvei ve çaba göstererek, hem mermi yapmış, hem bunları cepheye taşımış ve hemde savaşmıştır.Geride kalan kadınlar fabrikalarda, işyerlerinde erkeklerin bıraktıkları boşlukları doldururken aydın kadınlar ise yaptıkları miting ve gösterilerde Türk Milletinin haklı davasını tüm dünyaya duyurmuşladır.

gul4ot7.gif


CUMHURİYET DÖNEMİNDE TÜRK KADINI
Cumhuriyetin kuruluşu Türk Toplumu'nda kadın haklarının yasal gelişimi açısından önemli bir dönüm noktasıı olmuştur. Cumhuriyetin temelinde Türk Kadınlarının kan, can ve emekleri bulunmaktadır.Çünkü Türk kadını Kurtuluş Savaşı'nda kentli ve köylüsüyle canla başla çalışmıştır.
Atatürk 1920 'lerde “Büyük Türk Kadını'nı çalışmalarımızı onunla birlikte yürütmek amacındayız.Türk Kadını'nı ilmi , ahlaki,sosyal, ekonomik alanlarda erkeğin ortagı ve yardımcısı yapmak yolumuzdur. ” demiştir. Yarınki Türkiye'yi oluşturacak çocukları çağın koşullarına uygun bir düzeyde yetiştirecek kadınların eğitim görmesini isteyen Atatürk Yeni Türkiye'yi kurarken uygar toplumun yapı taşı olan ailenin en güçlü kişisi olan kadının geri kalmasını istememiştir.
Atatürk der ki: Der ki;”Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi ; kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir.”
Atatürk tarafından gerçekleştirilen devrimler kadının toplumda bir birey olmasını sağlamıştır.
Cumhuriyet Dönemi'nde hazırlanan tüm Anayasalarda kadın-erkek eşitliği aranti altına alınmıştır.Ülkede yaşayan herkesin dil,din,ırk,renk,cinsiyet ve siyasi düşünce farkı gözetilmeksizin yasalar önünde eşit olduğu hükmü bugünkü Anayasamızın 10.maddesinde yer almaktadır.
Cumhuriyet Dönemi'nde Atatürk tarafından gerçekleştirilen devrimler kadının toplumda bir birey olmasını sağlanmıştır.1927 yılında yapılan nüfus sayımında ilk defa kadınlar da sayılmış , böylece kadınların nüfusunun yarısını oluşturduğu gerçeği sayısal verilerle kanıtlanmıştır. 
1934 yılında kadınlar milletvekili seçme ve seçilme haklarına sahip olmuşlar böylece, en üst düzeyde karar alma organı olan parlamentoda yer almaya hak kazanmışlardır.Bu hakkı kadınlarımız birçok Avrupa ülkesi kadınından önce elde etmiştir. 


 

 Kadınların yaşadıkları hak ihlalleri ilk önce ailede başlıyor. Okula gönderilmeyen kız çocuğu iş güç sahibi olamıyor, poltikaya atılamıyor, sanatçı olamıyor; çalışmasına izin verilmeyen kadın ev kadınlığını benimseyip zamanının büyük çoğunluğunu ev içinde geçiriyor; namus cinayetine kurban gitmekten korkan genç kız, çarşıya dahi çıkmaya çekiniyor.
1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ise kadın bakış açısını hiç hesaba katmadan yazılmış olduğu için, insan hakları ihlalleri ile ilgili tüm örneklerini gene erkeklere ait olan kamu alanından alıyor – ve bu hali ile de kadınları dışlıyor. Siyasi bir tutuklunun işkenceye tabi olmasını bir insan hakkı ihlali olarak tanımlarken, kadınların binlerce yıldır uğradıkları aile içi şiddet ve cinsel taciz insan hakları ihlali olarak görmüyor; genç kız ya da kadının – aile namusunu ihlal ettiği gerekçesi ile – öldürülmesini insan hakkı ihlali kapsamına almıyor. Kadınların içinde bulundukları fiili eşitsizlik, bir yandan haklarının verilmemesi, diğer yandan da ana gereksinimlerinin hak olarak kabul edilmemesi nedeniyle beslenerek sürüyor. 21. Yüzyıla girmeye hazırlandığımız bu günlerde ülkemizde yaşanmaya devam eden kadınlara özgü insan hakları ihlalleri listesini değişik alanlarda çeşitlendirerek uzatmak mümkün. Aile içi şiddet, namus cinayetleri, bekaret kontrolü uygulamalarından dolayı meydana gelen intihar vakaları, işyerinde, sokakta yaşanan cinsel taciz olayları… Sonuçta henüz mevcut durum itibariyle (kadının insan hakları) üzerinde (insan haklarından) farklı olarak ayrı bir vurgulama yapmanın gerekliliği devam ediyor.
Özel alanda, aile içindeki ataerkil yapının çözülmesinin doğal bir sonucu olarak kamu alanına eşit yurttaşlar olarak çıkacak olan ve nüfusun hiç de azımsanamayacak yarısını teşkil den kadınlar, demokratik ve barışçıl bir toplum düzeninin kurulması sürecine önemli bir katkıda bulunacaktır. Bu yüzden (kadının insan hakları) bir azınlık grubuna ait özel alanla kısıtlı kalan bir sorun değil, toplumsal kalkınma sürecinin temel taşlarından biridir. Ailede demokrasi olmadan toplumda da demokrasi olmayacaktır.

 

 

 Hiçbir lider, hiçbir devlet adamı kadın hakları konusunda Atatürk gibi, o ölçüde savaşım vermemiştir. M. Kemal, kadınların da birer insan olduğunu, onların da erkekler gibi çalışması, yaşaması ve toplumsal yaşama etkin katkıda bulunması gerektiğini vurgulamış, sonra da bu inanış doğrultusunda çaba harcamıştır. Kadınların hak sahibi olmaları gereği Atatürk devrimlerinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Mustafa Kemal 3 Şubat 1923'te İzmir'de bir konuşmasında bakınız kadınlar için neler söylemiş.
"Kadınlarımız bundan sonra haremlere kapatılmayacak, gizlenmeyecek, yüzlerini örtmeyeceklerdir. Çünkü bu tüm ülkenin daha çok acılar çekmesine neden olacaktır. Türk kadınları ulusal bağımsızlığımız için savaş boyunca cesaretle dövüşmüşlerdir. Bugün onlar özgür olmalı, eğitim olanaklarından yararlanmalı, erkeklerimizinkine eşit bir düzeye çıkarılmalıdır."
Ve 3 Nisan 1930 kadınlarımıza belediye meclislerinde seçme ve seçilme haklarını veren yasa yürürlüğe giriyor.
Atatürk'ün Trabzon'a ikinci ziyaretleridir. Tarih: 27 Kasım 1930. Aynı gün programında Belediye'yi ziyaret vardır. Belediye meclis odası, şimdi başkanın makam odasıdır. Belediye Başkanı Temel Nücumi Göksel, Atatürk ve beraberindekileri kapıda karşılar. Beraber belediye meclis salonuna gelinir.
Salonda üç bayan bulunmaktadır. Belediye Başkanı bu üç bayan Belediye Meclis Üyelerini Atatürk'e takdim eder: Sakibe Hanım, Şazimet Hanım ve Falka Hanım. Kadınlarımıza Belediye Meclis Üyeliği'ne seçme ve seçilme hakkı o yıl verilmiştir. Trabzon'da Atatürk'ün karşısına üç Belediye Meclis Üyesi hanım çıkar. Atatürk, Belediye Meclis Üyesi hanımların arasına oturur. Programa göre Atatürk'ün belediyeyi ziyaret süresi 15 dakika olarak belirlenmiştir. Ancak ziyaret birbuçuk saat kadar sürer. 

 

 

 
DÜNYADA KADIN
Dünya' nın %49,7 si kadın. Yani kadın nufusu 3 milyar civarında. Her yıl yarım milyondan fazlası, doğum ya da gebelik sırasında yaşamını yitiriyor.Kadın cinayet kurbanlarının %70 i eş ya da sevgilileri tarafından öldürülüyor.Her 3 kadından biri şiddete maruz kalıyor. 5 kadından 1 i tecavüze uğruyor ve ya girişiminde bulunuluyor.(ABD) de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak'ta savaş sırasında ve sonrasında en az 400 kadının tecavüze uğradığı raporlarda yer alıyor.
Dünya genelinde mültecilerin %80 i kadın.
Geri kalmış ülkelerde okuma yazma bilmeyen her 3 kişiden 2 si kadın.Arap dünyasında kadınların yarısı okuma yazma bilmiyor.Suudi arabistanda kadınların oy hakkı yok, araba kullanmaları yasak.
İranda çok istisna sebepler haricinde kadınların boşanma hakkı yok.
Şeriat'le idare edilen ülkelerde zina yapan kadın,taşlanarak öldürülüyor.
Tüm dünyada sağlık çalışanlarının 4/3 ü kadın.
Siyaset ve iş dünyasında kadınların oranı gelişmiş ülkelerde bile çok düşük... 

 
Bugün 172 ziyaretçikişi burdaydı!
Saniyedir bu sayfadasınız...