Perihan`IN sayfasI

İYİ Eğlenceler

PERİHANIN SAYFASI

GUzel yazIlar


( form mailerdan 22.08.2008, 15:02:18 da gönderilmiş olan metin:)

gullu.gifgullu.gifgullu.gif

Bir kadını tanımak… Bütün gel-gitleri, kaprisleri, küçük şımarıklıkları, korkuları, şaşkınlıkları, hercailikleri, hayal kırıklıkları, aşkları, terk edilişleri, başarıları, başarısızlıkları, kurnazlıkları, saflıkları, çocuk ağızları, şirinlikleri, küçük yalanları, büyük itirafları, kocaman yürekleri ile kendi olmaya çalışan kadınları tanımak…

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Bir kadını tanımaya soyunmak zor ama keyifli bir yolculuğa çıkmaktır. Dört mevsimi bir yürekte buluşturur, bu yüzden de sürekli şaşırtırlar. Sürprizlerin ardı arkası kesilmez. Zordur anlamak onları. Benzemek gerekir anlayabilmek için belki de! Kendi zekasını hatırlatanları sever, sevgisini göstermekten ürkmeyenleri, sürprizlere hazırlıklı olanları bir de. Muson yağmurları gibi yağarken, Sahra'da çöl fırtınası koparıp ardından güneş olup ısıtabilirler. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen…

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla anlaşılır hayatın sırrına ancak aşkla varılacağı. Sevgi arsızıdır kadın. Verdiğinden daha fazlasını isteme bencilliğini gösterecek kadar sevgi arsızı… Bu yanını doyurunca şımaracağından korkanlar, birlikte çoğalacaklarını bilmeyenlerdir.

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine. Kendine inananlara, aşka inananlara koşar. Hem yaman bir aşk avcısı, hem de engebeli yollarda koşmaktan bitap aşk yorgunudur kadın.

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla çıkılır keyifli serüvenlere. Hayatla dalga geçmesini bilir kadın, tıpkı kendiyle dalga geçmesini bildiği gibi. Ağız dolusu gülüşlere teslim olur.

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama bir kadını tanımakla tanık olunur tutkuların gücüne. Göze alandır kadın. Çekip gitmeyi, sahip olduklarından vazgeçmeyi, karşılık beklememeyi… Mücadele eder, kızar, bağırır ama hep sever. Dedim ya bir dünyadır kadınlar, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen…

Yüreğini sevgiye açan ve sevmekten korkmayan bütün kadınlar gibi.. Şimdi bir düşünün, kaç kadını değil bir kadını tanıyabildiniz mi bugüne değin??

Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti, kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar. 
- Truva -


( form mailerdan 22.08.2008, 15:03:49 da gönderilmiş olan metin:)
gullu.gifgullu.gifgullu.gif
Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı…

Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu.

İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.


Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum.
Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu.
'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.'
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim? '
Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu.
'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim. '
'Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâl'olacak. Bunu benim için yapar mısın?'
Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi.
Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.


Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı.
'Sevgilim' diye başlıyordu,
'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.

'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.'

'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.'

'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'

'<Sâdık arkadaşın>ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.'

'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.'

'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'

'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.'


Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu.
Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi.
Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim.


Bu gerçek aşktı.


İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz.

Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir.

Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.

Hayat tam da böyle bir şeydir.
- Truva -


form mailerdan 24 Eylül 2008 , 12:25:28 da gönderilmiş olan metin:)

gullu.gifgullu.gifgullu.gif

SANA NE SÖZLER BİRİKTİ, BİR BİLSEN...‏

Şarap tadındaki kokunla sevdalı tenime doğuyor önce güneş, sabahın ilk ışığını gören gözlerime doluyorsun sonra… Kalkıp aynadaki yüzüme bakıyorum, sen varsın, anla. Sana bakıyorum, gözlerimin içindeki kendime. Nedeni yok, nedensiz buluyorsun yolunu, biliyorsun çünkü; sana ait kaldığımı.

Sana ne sözler birikti, bir bilsen…
Gülümsüyorum sokakta insanlara. Sabah değil aslında, ben öyle görüyorum. Gözlerinin içindeki sevda nefesi geliyor peşimden, bekliyorum, anla. Martılar düşüyor yine bir bir ama gülümseyerek ve gagalarında avuçlarıma bıraktıkları sana ait kırıntılarla…


Sana ne sözler birikti, bir bilsen…

Önce içli bir özleyiş sarıyor beni, sonra ayrılığının sesi. Peşi sıra vuruyor ellerimi sustukça sen; biriktiriyorum ben de istemeden…
Seni seviyorum, ben sana sevdalı melek; sözlerimi biriktirirken, gözlerinde kalacağım için gözbebeklerime dolduruyorum hayatı…
Anla, ben seni anlatamazken; yüreğimin sesini bekliyorum…
İnan, seni sevmelere doyamıyorum….

İçimden tuhaf şeyler geçiyor. Sanki içimde ağlıyorsun. Yokluğu sırtından vuran garip bir ağlayış bu! Bırakıp gittiğini düşünürken bile gidemediğini gördüğün için ağladığını söylüyor gözlerin, sağ yanına topladığın saçların karanlığın ıslak tekerlemesine karşı çıkmış; bana gülümsüyor… Gör hadi…
Aslında gelmen için sebepler vardı ellerinde, gelebilmen için… Sevdalı bir tenin kokusu vardı hala içinde, belki de sen bu yüzden ağlıyordun…
Bildin işte; yalnızlığın ağrısız bir ölüm, akıp dudaklarımdaki dört mevsim değil artık bendeki; sensin. Aradığım, sesimin en işlek caddesinde bana gülümseyenim, sigaram bittiğinde nöbetçi tiryakimsin artık sen…
Bildin işte, ağladıkça, bir İstanbul tramvayında kaybolan yolcumsun içimde. Üstü başı açılmış denizimin fenerisin artık sen…

Hadi durdur karesini hayatımın, kopsun sensizliğimin filmi. Yazılamamış bir öyküden dön artık, uykumun sağrısına uzandığımda gel, gel, gel yine yeniden…
Sen içimde ağlıyorsun… Göğümle yerin arasında savrulan rüzgâra bakıp; içimdeki yaralı kanatlara dokunuyorsun. Dudak kıvrımlarındaki uçuğa benzer hikâyelerin için; sen meleğim, sen içimdeki bize ağlıyorsun…
Gözlerini sakladığın yerden çıkarıp bak hadi, zulasında beşinci kitap gibi sakladığın hikâyenin ilk sayfalarını oku gizlice, tanrıya sor. İçimde özgürce yürüyen adımlarından kalbinin berraklığı gibi toza bulanmış yollarımı sor…
Hadi açtım damarını kuytusunda sakladığım seninle dolan hayatımın, boğ karanlığı, sil artık sensiz yazılanları…

Sen içimde ağlıyorsun, gecemin aylak saatlerinde yönünü çalan sevdalı bir melek gibi tanrımın sözlüğündeki gülümsemeye döküyorsun her şeyini… Sen içimde umutla ağlıyorsun, sen… Sen bende kendini bulduğun için, sen biz için yakılan sevda ağıtlarına ağlıyorsun…

Sana ne sözler birikti, bir bilsen…
Ama söyleyemediklerimi sen anla, hadi; bir martının kanatlarının tenindeki ışığından anla, üstüne hangi gülüşü taksan sana yakıştığından anla. İçimdeki ağlayışından…
Seninle bir sabahtı ve seninle gelendi her şey. Gündü, güneşin tam ortasıydı yedi tepeli şehre benzeyen gözlerin. Geceydi, aşkın sızışıydı sanki tenindeki terin. Sendin, hücremin duvarlarını yıkan ve sendin saçlarını tel tel ayırırken bana ait şarkılar mırıldanan..

Hatırla, söyle derdin, bir şarkı da sen mırıldan…
Duyuyor musun; sen içimde gülerek ağlıyorken sahibini bulan kelimelerle sunuyorum şarkımı. Ezgisini yazdıkça, özleminden kırılan notalar haykırıyor sana, dinle… Kaçıncı perdesindeyse bu gece; ilkyazdan seslerle fısıldıyorum kulağına, dinle…

Farkında mısın; hangi ışığı kaldırsam altından sen çıkıyorsun artık. Dolunay akşamüstlerime geliyor yavaşça ve sen ansızın vuruyorsun ayın bu halini, dönüyor, ardına bakmadan kaçıyor, farkında mısın?
Farkında mısın, kaç çıkmaz sokağın duvarlarını yıktın içimde. Kaç kaldırımı dizdim yeniden, kaç ağaç diktim, görüyor musun?
 
cazip 06

form mailerdan 28.09.2008, 08:25:37 da gönderilmiş olan metin:

gullu.gifgullu.gifgullu.gif
HAYATIM BENİM

sen tadılmamış, yaşanmamış bir baharın ilk günü kadar taze ve serinsin sen hayat kadar gerçek yaşam kadar gereklisin...
sen yoksan rüzgarın anlamı yok gereğide yok saçlarının arasında dans etmeyecekse. hayatın anlamı yok gereğide yok seni bana vermeyecekse...
sen aşkın tarifi değil ta kendisi, sen yüreğimin prensesi, sen sen en güzel aşk sın benim için ...
yağmurlar yağarken damlalar getirecek seni bana yudum yudum içeceğim seni. yaz akşamlarında yıldızlar küsecekler bana onların yerine seni hatta olmadığında bile saatlerce resmini seyrettiğim için.
hayatım sen olacağın için hayat geçip gidecek belkide önümden. belki hayatı yaşamayı kaçıracağım. günüm sen olacaksın, sabahım sen , gecem sen, zamanım sen... varsın olsun be sevdiğim. her zerrem senin olsun. her yanım senle dolsun ne çıkar giden ömür olsun giden hayat olsun ne çıkar sen bendeyken ve ben sana tutukluyken giden gitsin senden gayrısı yalan olsun ne çıkar... bu beden yalnız seninleyken hayatla başa çıkar ,seninleyken hayata güler,seninleyken mutlu olur prensesim

hayatımm canım benimm


ghots_man





form mailerdan 02.10.2008, 12:28:58 da gönderilmiş olan metin:

gullu.gifgullu.gifgullu.gif

KORKUYORUM.....

Melekler duymuyor sesimi.. KaranLık işte..
Yine heryerde sessiz gözyaşLarım.. KeşkeLeri yok edemiyor korkuyorum !!!
Umudum kaLmadı benim...

ve sessizLik hakim geceme..
ve sensizLik..
ve ben ağLıyorum hergeceki gibi.. sessiz sessiz..

gözyaşLarım akıyor içime.. damarLarımda doLaşıyor sen'Li sensizLikLer..
ve yüreğim bitik...
içime akıtıyorum ben gözyaşLarımı.. kimse görmesin,,kimse farketmesin diye..
ve sen yoksun yanımda yine...


bak !!
hayır yanakLarımda arama yaşLarı,
gözLerime bak...


yüreğime bak usuL usuL..
ve uzat eLini bir boşLuğa
yokLa biraz etrafı..
ne hissediyorsun..
hayır gördüğünü değiL hissettiğini anLat bana...
ve hissedemedikLerini...


bir deniz göz rengin..
sonbahardaki yaprak saçLarın...
yağan yağmurda bakışLarın..
ve eLLerin.. donmuş bi kaLıp buz parçası...
hayır gördükLerini değiL,hissettikLerini öğrenmek istiyorum ben...


bu ve bunun gibiLer...


oysa ne çok söyLeyecekLerim vardı sana
ne çok isyanLarım ve ne çok sawaşLarım vardı yarıda bırakıp kaçtığın...
rövanşını yapacağımız turnuwaLar vardı binLerce..
ve en büyüğü benim yüreğimdeki senin yüreğindeydi...
topLamı sıfır veren biz'in çıkanından ben kaLıyordum..
ve yüreğim bitik..
kaç gece indirdim yıLdızLarı yeryüzüne
ve kaçgece sakLambaç oynadık senLe ...
ben hep eb'e oLuyordum ... sen karanLıktan korktuğumu biLe biLe en kuytu köşeye sakLanıveriyordun..
ve sobe yapıp gidiyordun bir eLweda biLe demeden !
ne ben görebiLiyordum seni nede sen beni...



oysa..
oysa ne çok oyunLar biLiyordumda korkuyordum söyLemeye...
beLki bunLarda çekip gidersin diye..


ve ne çok sessiz gözyaşLarı biriktirdim içimde..
deniz oLdu çağladım ...
sen beni beyenmez oLdun ben daha çok bunaldım...
bi sen sağLam kaLdın içimde.. bi sen sağLam yüreğimde...


ve gittin...


oysa neçok ağLadım yokLuğunda..
sana farkettirmeden...
ve sensizLiğin daLgasına inat bir damLa gözyaşı dökmeden...
gittin be vefasız gittinnnnn...

ghots_man


DIGER SAYFA ICIN TIKLAYIN

 
Bugün 170 ziyaretçikişi burdaydı!
Saniyedir bu sayfadasınız...