Perihan`IN sayfasI

İYİ Eğlenceler

PERİHANIN SAYFASI

Yasama dair-2

new__an_e_risi.jpg



YAŞAMDAN 7 DAMLA

Aptallar eski olayları anımsamayı bir bilim sayarlar.

Üzüntü kendi kendini giderir , ama mutluluğun tam zevkini çıkarmak için onu paylaşacağınız birisi olması gerekir.

Aşk, yağmurdan sonraki güneş gibi ısıtır .

Felaketin bir iyiliği varsa , gerçek dostlarımızı tanıtmasıdır .

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk sanır .

Sevgi her zaman karşılık görür ; kin de...

En büyük zafer hiç düşmemek değil,her zaman kalkabilmektir.Geçmiş ya da gelecek yoktur . Sonsuz bir " şimdi " vardır.

ayrac37.gif


GÜZEL BİR HİKAYE
Adamın biri artık karısının eskisi kadar iyi duyamıyacağından korkuyormuş ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyor muş.Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş.
Bu durumu konuşmak için aile doktorunu aramış.Doktor adamın karısının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yöntem önermiş.
- Yapacağın şey şu, karından 40 adım ilerde dur,normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymadıysa 30 adım ilerden aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım, cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla.
O akşam karısına akşam yemeği yaparken işlemi uygulamaya koymuş.40 adım öteden normal bir sesle konuşmaya başlamış.
- Hayatım bu akşam yemekte ne var ?
Cevap yok.Mesafeyi 30 adıma indirip sormuş.Tekrarlamış cevap yok.20 adım soru aynı yine cevap yok.Adam mutfak kapısına gelmiş mesafe iyice azalmış.soruyu tekrarlamış.
- Hayatım bu akşam yemekte ne var? yine cevap alamamış bu kez karısına iyice yaklaşıp ...
- Hayatım bu akşam yemekte ne var ?
- Hayatım beşinci kez söylüyorum TAVUK.
HİKAYENİN ANA FİKRİ
Belkide zannettiğimiz gibi, problem daima karşımızdakilerde olmayabilir.

ayrac37.gif
 
OĞULDAN BABAYA MEKTUP
Sevgili babacığım! Sana bu satırları derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde yazıyorum. Kız arkadaşımla kaçmak zorundaydım, çünkü seni ve annemi yaşanacak rezaletten uzak tutmak istedim. Gerçek tutku ve aşkı ben Nilgün'le buldum ve o öyle tatlı ki anlatamam... Şunu biliyordum siz onun vücudunun her yerine taktığı küpeleri, derisine işlettiği dövmeleri, kendine has o çılgın giyim tarzını asla ama asla onaylamayacaktınız. Tabii ki benden on yaş büyük olması da bir sorundu. Fakat benim için bunlar önemli değildi, bu gerçek tutku ve gerçek aşk... Baba, Nilgün hamile! Nilgün'ün dediğine göre çok mutlu olacağız. Ormanda kendine ait bir karavanı ve tüm kış yetecek kadar da yakacağı var. Bir sürü çocuğa sahip olma düşüncesi rüyalarımızı süslüyor. Nilgün benim gözlerimi esrar gerçeğine açtı ve artık biliyorum ki esrar kimseye zarar vermez. Esrar yetiştirecek ve insanlara pazarlayacağız ve yine bu sayede ihtiyacımız olan kokain ve ekstaziye de kavuşacağız. Artık tam anlamıyla bilime yalvarıyoruz dualar ediyoruz şu AIDS'in çaresi bulunsun ve Nilgün sağlığına kavuşsun diye.. O kesinlikle iyileşmeyi hakediyor. Endişelenmeyi bırak baba, Ben 17 yaşındayım ve kendi başımın çaresine bakabilirim. Eminim bir gün geri döneceğiz ve sen kendi torunlarını tanıyacak, seveceksin... Oğlun Levent... NOT: Baba yazdığım mektubun tek kelimesi bile doğru değil. Ben Mehmetler'deyim. Sadece sana hayatta, masamın üzerinde seni bekleyen ÖSS sonucundan daha kötü şeylerin olduğunu hatırlatmak istedim

ayrac37.gif

Ünlü virtüöz piyanonun başına oturmuş ve salonu hıncahınç dolduran seyircilerin
önünde,konserine başlamıştı. Ancak tuşlara basıp çalıyor görünmesine rağmen,
telleri önceden sökülmüş olan piyanodan hiçbir ses çıkmıyordu! Dinleyiciler,
birbirine göz ucuyla bakarak ne yapmaları gerektiğini
araştırıyorlar, fakat nedense tepki gösteremiyorlardı. Iki saat süren sessiz
konserden sonra ünlü virtüöz oturduğu yerden kalkarak büyük bir ciddiyetle
onları selamladı. Salon sürekli alkış sesleriyle çınlıyordu. Ingilterede yaşanan
bu olaydan sonra piyanist, kendisiyle ropörtaj yapan televizyon spikerine:
İNSANLARDAKİ TEPKİSİZLİĞİN NEREYE KADAR VARACAĞINI ÖĞRENMEK İSTEDİM, diyordu..
MEĞER SINIRI YOKMUŞ

Andre Maurois 

ayrac37.gif

BAKIŞ AÇISI
Arjantinli ünlü golfçü Robert Vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. Ardından klubüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktaki arabasının yanına doğru yürümüş.O sırada yanına bir kadın yaklaşmış. Vincenzo'yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeğinin olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış, bir çırpıda. Kadının anlattıkları Vincenzo'yu çok etkilemiş. Hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. Çeki kadına uzatmış. O sırada kadına "umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın" demiş. Ertesi hafta Vincenzo klupte öğle yemeğini yerken Golf derneği'nin bir üyesi yanına yaklaşmış ve "otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler" demiş. "Evet" demiş Vincenzo, "bunun nesi garip?"."Garip değil tabi ki" demiş adam," ama size bir haberim var o kadın bir sahtekarmış. Sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. Korkarım sizden de koparmış. " Vincenzo şaşkınlıkla " yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?" demiş."Yok" demiş adam. "İşte bu hafta duyduğum en iyi haber" demiş Vincenzo. İşte buna bakış açısı farkı diyoruz. Kimi parasını kaybettiğine üzülür ama kimi de Vincenzo gibi ölümü bekleyen bir bebek olmamasına sevinir 

ayrac37.gif

FARK YARATIN

Okulun ilk gününde 5.nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir
yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı
derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu
yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı.Bayan Mediha bir yıl önce Mustafa yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli
dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük bir kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x ) yapmaktan ve kağıdın üstüne
büyük " F " (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu.Bayan Mediha nın okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi
gerekiyordu ve Mustafa nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.
Mustafa nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu ve temiz
yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok ağlenceli"
İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor,
ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve evde ki
yaşamı mücadele içinde geçiyor."
Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı:
"Mustafa nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu. Mustafa elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evde ki yaşamı yakında onu etkileyecek."
Mustafa nın dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: "Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor. Çok
fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor."
Bunları okuyunca, Bayan Mediha problemi kavradı ve kendinden utandı.
Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kağıtlara sarılmış hediyeleri
getirdiğinde bile çok kötü hissediyordu. Mustafa nın hediyesini alıncaya
kadar bu böyle devam etti.Mustafa nın hediyesi bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kağıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Bayan Mediha onu diğer hediyelerin ortasında açmaktan acı duydu. Bayan Mediha pakette taşlarından bazıları düşmüş yapma elmas taşlı bir bilezik ve çeyreği dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o bileziğin ne kadar güzel
olduğunu haykırdığında çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunu söylemek için kaldı.
" Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz."
Çocuklar gittikten sonra, bayan Mediha en az bir saat ağladı. O günden sonra, okuma, yazma ve aritmetik öğretmeyi bıraktı.Bunun yerine, çocukları eğitmeye başladı. Bayan Mediha, Mustafa ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik
ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılın sonuna kadar Mustafa sınıfta ki en zeki çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, Mustafa onun gözdelerinden biri idi.
Bir sene sonra, Bayan Mediha kapısının altında Mustafa dan bir not buldu,
ona hala tüm yaşamında sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. Altı yıl sonra Mustafa dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hala hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile
mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Bayan Mediha nın tüm yaşamında ki en iyi ve ne favori öğretmen olduğunu yazmıştı. Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan
sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektup onun hala karşılaştığı en iyi ve en favori öğretmen olduğunu açıklıyordu. Ama simdi ismi biraz daha uzundu.
Mektup söyle imzalanmisti,
Prof. Dr. Mustafa Yılmaz ( Tıp Doktoru)
Öykü burada bitmiyor. Görüyorsunuz, ortaya çıkan başka bir mektup var.
Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının
birkaç hafta önce vefat ettiğini açıklıyordu ve evlenme töreninde Bayan Mediha nın damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. Şüphesiz Bayan Mediha bunu kabul etti. Ve tahmin edin ne oldu ?Taşları düşmüş olan o bileziği takti. Dahası, Mustafa nın annesinin süründüğü parfümden sürdü.
Birbirlerini kucakladılar ve Dr. Mustafa, Bayan Mediha nın kulağına şöyle fısıldadı,
"Bana inandığınız için teşekkür ederim, öğretmenim.
Bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi
gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim"
Bayan Mediha, gözlerinde yaslarla fısıldadı, söyle dedi,
Mustafa, yanlış şeylere sahiptim. Bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin. Seninle tanışıncaya dek, nasıl öğreteceğimi bilmiyordum".
Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın. 

ayrac37.gif

YAŞANMIŞ GERÇEK BİR OLAY
Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alırarabaya.... adam arka tarafa biner.....
şöför:- eee hemşerim kimsin nereye gidersin...der....
yolcu:- ben Azrailim..canını almaya geldim der......şöför alaycı bir tavırla:
- sen mi Azrailsin der..yaw senin gibi Azrail olur mu hiç der....yolcu sakin bir tavırla sen daha önce Azrail gördünmüde tarif ediyorsunder... ve ekler:
- inanmadın bana öyle mi....şöför:- inanmadım tabii ......yolcu:- bak şimdi, 200 metre ileride bir adam daha alacaksın .....gerçekten de adamın dediği gibi 200 metre ilerde bir yolcudaha el kaldırır ve şöför durup onu da alır..ama yolcu ön tarafa oturur...olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır.....şöför yanındakine...
- ee sen kimsin nereye gidersin der....öndeki adam:
- abi beni merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim adımfalanca der......
şöför:- yav şu arkadaki adam bana Azrailim diyo görüyon mu şu herifihem iyilik ediyoz hemde dalga geçiyor zibidi der....öndeki arkaya bakar ama kimse yoktur....öndeki adam:- abi arkada kimse yok ki.....şöför hışımla arkaya bakar ve
- körmüsün be adam arkada oturuyor ya der.....öndeki arkaya bir daha bakar ve...
- abi senin kafan iyi mi yoksa dalga mı geçiyorsun der...bu sefer arkadaki söze girer....- gördün mü der, öndeki beni ne duyabilir ne de görebilir ...şöförün bir anda dizlerinin bağı çözülür, bet beniz atar....arkadaki adam şöföre...
- hadi der arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam der..... şöför ağlamaklı çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan namaza durur.....sonraaaaaa...........................sonra ne olmuş biliyormusunuz?????adamlar arabayı aldıkları gibi kaçmışlar )

ayrac37.gif

FELAKET ZANNETTİĞİNİZ ŞEY KURTULUŞUNUZ OLABİLİR...
Kaptan Steward büyük mürettebatı ve gemisiyle açıklarda balık
yakalamakla uğraşırken birden gelen müthiş bir fırtına gemiyi alabora eder. Gemiden tek sağ o kurtulur ve küçük adanın birine sürüklenir.Kaptan gözünü açtığında kendini kimsenin olmadığı ıssız adada görünce
önce sevinçten havalara uçar ama sonra anlar burada yaşamanın zoR olduğunu ve umutsuzluğa kapılır.. Kaptan adanın şartlarına alışmaya
çalışırken küçük bir kulübeye rastlar ve Allah'a şükreder. Karnını denizden tuttuğu balıklarla doyurup Allah'tan onu bulmaları için yardım diler.. Kaptan her zamanki gibi karnını doyurduktan sonra kulübesine döner ve gördüklerine inanamaz! Kulübesi yanıyor..
Telaşlanır, ne yapsa söndüremez.. Kaptan Allah'a küser!!! Kaptan Allah'a sürekli isyan eder ve kendisinin küçücük adada başını sokacak yeri olmadığına yakınır. Ertesi günü büyük bir mürettebat adanın önüne gelir ve kaptanı alır. Kaptan heyecanla:
-Benim burada olduğumu nereden anladınız?..
Geminin kaptanı:
-Yakmış olduğunuz ateşten!!!!!! !!!




ilerikx2.gif
Bugün 49 ziyaretçikişi burdaydı!
Saniyedir bu sayfadasınız...