Perihan`IN sayfasI

İYİ Eğlenceler

PERİHANIN SAYFASI

FIkRaLAR-1



flow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gif
)))



Kadin gece yarisi uyandiginda kocasinin yatakta olmadigini görür.
Kalkip mutfaga gittiginde kocasini yasli gözlerle kahve içerken
bulur.
"Ne oldu, neyin var" diye sorar.
Adam: "40 yil önceki çiktigimiz günleri hatirliyor musun?"
Kadin çok duygulanir. Deme kki kocasi 40 yil önceki
yillarini hatirlayip, uyuyamamistir. "Evet" der duygulu bir
sesle.
Adam: "Daha liseyi yeni bitirmistik ve sen 18'ine girmek üzere
idin."
"Evet" der kadin o günleri hatirlayarak.
"Bir gün annen evde yoktu ben size gelmistim. Hatirliyor musun?"
"Evet " ! der kadin gülümseyerek.
Adam:"Annen eve erken gelmisti ve bizi yakalamisti, hatirliyor
musun?"
Kadin "Evet" der büyük bir sevgi ile. Kocasinin her detayi
hatirlamasindan
memnun ve
mutlu olur.
Adam: "Annen odasina gitmis bir silah ile gelip silahi basima
dayamis
ya kizimla evlenirsin ya da seni 40 yil hapse gönderirim, daha
18'ine bile
basmadi" demisti. Hatirliyor musun?"
"Evet" der kadin gülümseyerek.
Adam gözlerindeki yaslari siler ve büyük bir iç çeker:
"Bugün hapisten çikiyor olacaktim

menek4.gif

BERBER SIRASI

Bıçkın delikanlının biri...Berber dükkanından içeriye kafasını uzatmış, o sırada müşterisinin saçını kesmekte olan berbere;
- Usta, demiş, tıraş olacağım, sırada bekleyen var mi acaba? Usta, başını kaldırmış,eliyle 2 işaretini yapmış:
- İki kişi var. İki saat sonra gelirsen yaparım tıraşını.Delikanlı ,
- Tamam, oldu ustam, demiş ama gidiş o gidiş... İki gün ortalıkta yok. İki gün sonra ayni berberin kapısında görünmüş:
- Usta, taş olacağım, sırada bekleyen var mı? Bu kez, 3 işareti yapmış usta...
- Üç kişi var. Üç saat sonra gel.
- Tamam, oldu ustacığım, demiş delikanlı ama gidiş yine o gidiş. Üç gün sonra yine kapıda...Delikanlı nın, iki
- üç günde bir kapısına gelip ayni soruyu sorduğunu ama hiçbir zaman sac kestirmeye gelmediğini gören usta,sonunda fena halde meraklanmaya başlamış:
- Bu delikanlı deli mi divane mi? Neden böyle yapıyor? Ve tamam usta, dedikten sonra nereye gidiyor? Yine bir gün, ayni diyalogun ardından, yanındaki çırağa seslenmiş:
- Oğlum, demiş, çaktırmadan takip et su herifi bakalım. Buradan ayrılınca nereye gidiyor? Çırak yarim saat sonra kapıdan girerken, usta merakla sormuş:
- Adamı takip ettin mi?
- Ettim usta.
- Nereye gitti peki?
- Sizin eve usta! 

 4005.gif
HANGİSİ AKILLI

İki adam dağın başında oturmuş hayâl kuruyorlardı.

Birisi dedi ki  

- Ahhh ahhhh. Şöyle 1000 tâne koyunum olacaktı. 
Yünlerini kırpar ayrı satardım, sütlerini sağar ayrı satardım. 
O biçim zengin olurdum vesselâm.
Sonra öbürüne döndü: Ya sen ne hayâl edersin ?  

- Ne mi hayâl ederim ? Benim de şöyle 1000 tâne kurdum olaydı. 
1000 ' ini de senin sürünün üstüne salardım.
 Geçer tepenin kenarına kurtlarımın kuzularını yiyişini seyrederdim.

Bunu duyan birinci adam deliye döndü:  

- Neeeee ? Benim koyunlarımı öldürmeyi hayâl ediyorsun ha ! 
Ben de seni can dostu kardaş bilirdim.

Deyip, yerinden kalktığı gibi öbürünün üzerine saldırdı. Demin sâkin sâkin oturan iki arkadaş birden birbir lerine girdiler.Alt alta üst üste kavga ederlerken,

Öteden bir ihtiyâr at üstünde çıkageldi:  

- Aman evlâtlar. Durun hele, niye kavga edersiniz ?

Kavga eden adamlar durdular.
Sonra dönüp ihtiyâra olanı biteni hikâye ettiler.
İhtiyâr bunlara güldü. Atından indi, atın iki kenarında sarkan iki büyük küpü de indirdi.

Sonra diğerlerinin şaşkın bakışları altında küplerdeki pekmezleri çayırın üstüne boşalttı. Sonra da dönüp adamlara dedi ki: 

- Aha kanım şu pekmez gibi aksın ki, ikinizde de bir zerre AKIL YOKKKK !  





BEKTASI FIKRASI

  Camide hoca minbere çıkmış, vaaz veriyor. Hem de şarap içenlere açıkça saldırıyor. Bektaşi can kulağıyla dinlemeye başlamış,
 
-  Şarap içenler öbür tarafta her türlü cezayı görecek.
Şarap içmeyenlerse her türlü sefayı sürecek. Hatta her birinin emrine 40 huri verilecek.
Huriler şöyle güzel, böyle hoşşş, Hurilerin hepsi birbirinden latif, Hepsi birbirinden mültefit.
Şarap içenlerinse, içtikleri her şarap şişesi sırat köprüsünden geçerken, boyunlarına asılacakkkk!' Bektaşi dayanamamış, durduğu yerden seslenmiş:
 
-Hoca efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu?
 
Hoca gürlemiş: Bre zındıkk! Sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın. Bektaşi boynunu büküp itiraz etmiş:
 
- İyi ama hoca, adam bası 40 huri ile sen de öbür tarafı kerhane mi sanırsın?..


MEMUR FIKRASI

   'ABD, İngiliz ve Türk maliye bakanları bir araya gelmiş. Kamu
çalışanlarının durumlarını görüşmektedirler.
 
ABD Maliye Bakanı der ki:
Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık geçimi için
1000 dolar gerekiyor. Biz onlara 1500 dolar veriyoruz. Bunun 1000 dolarını
çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar, 500 dolarını nereye harcıyorlar
bilemiyoruz.

İngiliz Maliye Bakanı sözü alır:
Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık asgari geçim endeksi 1000 Sterlin. Biz çalışanlarımıza 1400 Sterlin veriyoruz. 1000 Sterlin'ini çeşitli
ihtiyaçlarına harcıyorlar. 400'ünü ne yapıyorlar bilmiyoruz.
 
Bizim Maliye Bakanı sözü alır: Bizim kamu çalışanlarının asgari bir aylık geçimi için
1000 YTL gerekiyor. Biz 500 YTL veriyoruz. Gerisini nereden buluyorlar
bilemiyoruz.'

cilgin.gif

DÜZ MANTIK‏

Temel bir yarışmaya katılır ve kazanır. Kendisine bir kitap
hediye edilir.
 Kitabın adı da 'düz mantık' tır. Temel hediyeyi alırken sorar;
 -Bu kitapta ne yazıyor?
 -Okuyunca öğrenirsin...
 -Ben onunla uğraşamam, anlat bakayım sen bana.
 -Ok bak şimdi;senin evinde akvaryum var mı mesela?
 -Evet var...
 -O zaman içinde su da vardır?
 -Evet var...
 -İçinde su varsa balık da vardır....
 -Evet var...
 -Balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen?
 -Evet....
 -Hayvanları seviyorsan insanları da seversin her halde?
 -Evet...
 -O zaman senin sevgilin de vardır?
 -Evet var.
 -Yasin uygun,iyi görünüyorsun o zaman sen evlisindir?
 -Evet.
 -E karın olduğuna göre de, homoseksüel değilsindir?
 -Evet.
 -Bak gördün mü?...
 Temel çok etkilenir. Kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken
Dursun'u
görür.Dursun sorar;
 -Temel o ne?
 -Düz mantık kitabı!
 -Nasıl bir şey anlat bakiiim.
 -Bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı?
 -Yook!
 -O zaman sen ibnesin....


))))


HOROZtavuk.gif

"Denizli'de arastirma yapmak icin kamp kuran bir grup universite
ogrencisi, kamp yakinina tuneyen bir Denizli horozunun sabahin erken
saatlerinde yuksek sesle otmesinden cok rahatsiz olmuslar...
Sabahin korunde ortaya cikan horoz, once dikleniyor, sonra dakikalarca
otuyormus...
Tabii ekipte ne uyku ne de huzur birakmiyormus.. .
Sonunda sabirlar tukenmis...
Susturmak icin baslamislar horozu kovalamaya.. . Horoz onde.. Gencler pesinde...
Mahalle arasina dalmislar... Kovalamacayi goren, fakat bir anlam
veremeyen yasli dede, seslenmis:
- Hey, evlatlar!.. Bu zavalli horozu niye urkutuyorsunuz? ..
- Dede, sabahin korunde otmeye basliyor, kampi ayaga kaldiriyor. O
yuzden basini kesecegiz!..
- Yaziktir evladim yapmayin!.. demis ihtiyar, birakin, ben onun sesini
keserim, bir daha da rahatsiz etmez sizi...
Gencler bunun uzerine kovalamayi birakmislar.
Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri disinda horozdan kayda deger
hicbir ses cikmadigini gorunce de sasirip dedeye kosmuslar:
- Yahu dede, ne yaptin da bu horozun sesini kestin?..
Ihtiyar gulmus:
- Kicina zeytinyagi surdum. Horoz kabararak otmeye yeltendiginde,
gerisi tutmuyor ki kuvvet alsin... Ancak 'gak - guk' edebiliyor.. .
Kissadan hisse:
Arkan saglamsa, istedigin kadar kabarir, diklenir, sozunu dinletirsin.
Arkan bir gevsemeye gorsun, ancak 'gak-guk' edersin... 
 

flow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gif


AKILLI MÜDÜRLERLE APTAL ODACILAR

Temel ve Dursun iki ayrı kurulusta genel müdürdür. Bir yerde oturup dertlesirken Temel odacısından şikayet eder...
- Ula benim odacı o kadar aptaldır ki sorma citsın. Bıktım aptallığından, iyi uşak ama aptal işte...
Dursun icini cekerek:
-Mudurum, seninki benimkinin yanında cok akulludur. Bende bir odacı var ki cel de çıldırma...
- Ula senin ki benimki kadar aptal olamaz.
- Benim odacıyı bir cör, sen de anlarsın. Cel istersen deneyelum. Pakalum hangisi daha aptal..
Denemeye karar verirler. Temel zile basar, odacısı gelir:
- Puyur mudirum! Temel odacısına:
- Al su 100 lirayı, baga bir Mercedes al cetur!
Odacı
-Baş üstüne müdirum der cıkar. Bu sefer de Dursun odacısını çağırır: -Uşagım hele bir cit bak bakayum ben evde miyum?
- Bas ustune mudurum der, o da cıkar. Kapıda iki odacı karsılasır. Biri oburune -Ula nereye cideysun diye sorar.
- Sorma dayiogli, pizum cenel midur çok aptaldır da... Bena diy ki al şu 100 lirayı Mercedes al.
Ula bugün pazar butun dukkanlar kapalı. Ben arabayı nerden alacagım.
Obur odacı aglamaklı olarak
-Sen halune sukret! Penum mudur seninkinden daha aptaldır. Baga diy ki cit bak pakalum ben evde miyim?
Ula önünde telefon, aç da sor! Benu neye yoraysun...



menek2.gifmenek2.gifmenek2.gif

Vezirler huzura çıkmıslar:

- Padisahım, hazinede para kalmadı.Yeni vergilere ihtiyacımız var,
diyerekten.. .
Padisah, kavugunun altından kafasını kasımıs,
- Eeee! Ne vergisi koyalım?, demis...
- Köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!
Padisah,
- Tamam, demis.
Aradan bir süre geçtikten sonra sormus vezirlerine:
- Tepki var mı?
- Hiç bir tepki yok!
- Iyi o zaman köprünün diğer tarafına adam koyun, çıkandan da bir akçe alsın!
Aradan bir süre geçmis, Padisah:
- Var mı şikayet?
- Yok!
Halkının tepkisizligine kızan Padisah, gürlemis:
- Köprülerin ortasına da adam koyun, gelip geçeni becersin!

Aradan birkaç gün geçmis, halktan bir tepkinin olmamasına içerleyen Padisah, çagırmıs vezirlerini,
-Halkı dinleyelim hele bir, demis.
Gitmisler köye, Padisah sormus:
- Var mı sikayet?
Ses yok.
Padişah tekrar :
-Var mı sikayet? Şikayeti olan söylesin!
diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmus:
-Padisahım, o köprünün ortasındaki adam var ya!..
- Eeee!, demis Padisah bir umutla...
- Aksamları çok kalabalık oluyo, sıra uzuyo, eve geç kalıyoz, bir adam daha koysanız...

YOK CANIM BİZİMLE, ÜLKEMİZLE, HALKIMIZLA HİÇ BİR İLGİSİ YOK. SADECE BİR FIKRA:)

flow.gifflow.gifflow.gifflow.gifflow.gif

TANRI 'ya MEKTUP
Amerika'da yasayan bir cocuk 100 dolara sahip olabilmek icin  gunlerce, gecelerce dua eder.
Sonunda paraya ulasamayinca Tanri'ya mektup yazmaya karar verir. 
 
Amerikan Posta Idaresi, ustünde yazili adres olarak sadece
'Tanri, ABD' olan mektubu Amerika baskanina vermeye karar verir. 
 
Baskan Bush mektubu alinca cok hoslanir, cok duygulanir fakat 100
dolar yerine 5 dolar koyar. 5 dolarin kucuk bir cocuk icin yeterli olacagini dusunur.  
 
Cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve 
Tanri'ya tesekkur mektubu yazmaya koyulur: 
 
Sevgili Tanrim, parayi yolladigin icin tesekkurler.  
Ama mektubu Beyaz Saray uzerinden yollamissin  
Ve tabii her zamanki gibi oradaki ibne de 95 dolarini kesip silah almis olmali, bana 5 dolar ulasti.
Yine de tesekkurler. .


DUA
Fatma Kamil isimli çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle bir manava girer.
Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır.
-Kocam çok hasta.Çalışamaz duruma düştü . Üç çocuğum ile birlikte aç kaldık. Yiyeceğe ihtiyacımız var,der

Nekbet Abus isimli manav ona ters bir şekilde bakarak:
- Derhal dükkanımı terket!..der.
Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek,
-Lütfen beyefendi. Paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim.
Nekbet kendisine bir kredi açamıyacağını çünkü onun eski bir müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler.
O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir.
İçeri girerek manava yaklaşır ve
-Ben o kadının almak istediklerine kefilim . Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver.
Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner;
-Bir alış veriş listen varmıydı,diye sorar.
Fatma;
- 'Evet efendim ' der.
-' Tamam ' der manav.
-Şimdi onu terazinin şu kefesine koy.Onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım.!
Fatma bir an duraksar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir.

Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür.
Manav müşteriye dönerek , kısık bir sesle,
'- İnanamıyorum.' der. inanılacak gibi değildir.
Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile,
Diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır.
Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir.
Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmis kağıdı eline alır ve okur.
Bir de bakar ki orda bir alış veriş listesi yoktur.
Sadece bir dua yazılıdır.
-'Allah'ım neye ihtiyacım olduğunu sen bilirsin, Kendimi senin ellerine teslim ediyorum.'
Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür.
Fatma Kamil kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır.
Müşteri, Nekbet Abus adlı manavın eline bir yüz ytl tutuştururken;
-Her kurusuna değdi, der.
Daha sonra manav terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür.

Bu nedenle duanın ne kadar ağır çektiğini sadece Tanrı bilir.
Dua bizim için hiçbir maliyeti olmayan bedava bir hediyedir. 


))))

Teknolojik bir fikra..‏
Bir Türk, bir Amerikalı ve bir Alman birlikte saunaya gitmişler.
Bellerinde birer havlu saunada oturmuşlar ter atarlarken, bip bip bip diye ses duyulmuş
Amerikalı, sağ eliyle sol koluna dokunup, 'Çağrı cihazım çaldı. derimin altında elektronik devre var da...' demis.

   Aradan biraz zaman geçmiş, bu sefer bir cep telefonu çalmaya başlamış.
Bunun üzerine Alman, sol avuç içini kulağına götürmüş ve konuşmaya baslamiş.
Görüşmesi bitince, Türk'e ve Amerikalıya dönüp,
Avcumun içinde cep telefonu devresi var da...' demiş.

   Teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremiyen Türk, 'Bana bir dakika izin verin'
demiş ve dişarı çikmış.Birkaç dakika sonra döndüğünde poposunun arasına sıkışmış tuvalet kağıdı sarkıyormuş.
Amerikalı ve Alman'ın kendisine garip garip baktığını görünce,
-Faks geliyo ..da  demiş.
4005.gif
gerijl0.gif                              ilerikx2.gif

 

 
Bugün 133 ziyaretçikişi burdaydı!
Saniyedir bu sayfadasınız...