Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
FIkRaLAR-1
İki adam dağın başında oturmuş hayâl kuruyorlardı. Birisi dedi ki ![]() - Ahhh ahhhh. Şöyle 1000 tâne koyunum olacaktı. Yünlerini kırpar ayrı satardım, sütlerini sağar ayrı satardım. O biçim zengin olurdum vesselâm. Sonra öbürüne döndü: Ya sen ne hayâl edersin ? ![]() - Ne mi hayâl ederim ? Benim de şöyle 1000 tâne kurdum olaydı. 1000 ' ini de senin sürünün üstüne salardım. Geçer tepenin kenarına kurtlarımın kuzularını yiyişini seyrederdim. Bunu duyan birinci adam deliye döndü: ![]() - Neeeee ? Benim koyunlarımı öldürmeyi hayâl ediyorsun ha ! Ben de seni can dostu kardaş bilirdim. Deyip, yerinden kalktığı gibi öbürünün üzerine saldırdı. Demin sâkin sâkin oturan iki arkadaş birden birbir lerine girdiler.Alt alta üst üste kavga ederlerken, Öteden bir ihtiyâr at üstünde çıkageldi: ![]() - Aman evlâtlar. Durun hele, niye kavga edersiniz ? Kavga eden adamlar durdular. Sonra dönüp ihtiyâra olanı biteni hikâye ettiler. İhtiyâr bunlara güldü. Atından indi, atın iki kenarında sarkan iki büyük küpü de indirdi. Sonra diğerlerinin şaşkın bakışları altında küplerdeki pekmezleri çayırın üstüne boşalttı. Sonra da dönüp adamlara dedi ki: - Aha kanım şu pekmez gibi aksın ki, ikinizde de bir zerre AKIL YOKKKK ! ![]() ![]() ![]() BEKTASI FIKRASI Camide hoca minbere çıkmış, vaaz veriyor. Hem de şarap içenlere açıkça saldırıyor. Bektaşi can kulağıyla dinlemeye başlamış, - Şarap içenler öbür tarafta her türlü cezayı görecek. Şarap içmeyenlerse her türlü sefayı sürecek. Hatta her birinin emrine 40 huri verilecek. Huriler şöyle güzel, böyle hoşşş, Hurilerin hepsi birbirinden latif, Hepsi birbirinden mültefit. Şarap içenlerinse, içtikleri her şarap şişesi sırat köprüsünden geçerken, boyunlarına asılacakkkk!' Bektaşi dayanamamış, durduğu yerden seslenmiş: -Hoca efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu? Hoca gürlemiş: Bre zındıkk! Sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın. Bektaşi boynunu büküp itiraz etmiş: - İyi ama hoca, adam bası 40 huri ile sen de öbür tarafı kerhane mi sanırsın?.. MEMUR FIKRASI 'ABD, İngiliz ve Türk maliye bakanları bir araya gelmiş. Kamu
çalışanlarının durumlarını görüşmektedirler. ABD Maliye Bakanı der ki:
Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık geçimi için 1000 dolar gerekiyor. Biz onlara 1500 dolar veriyoruz. Bunun 1000 dolarını çeşitli ihtiyaçlarına harcıyorlar, 500 dolarını nereye harcıyorlar bilemiyoruz. İngiliz Maliye Bakanı sözü alır: Bizim araştırmalarımıza göre kamu görevlilerimizin bir aylık asgari geçim endeksi 1000 Sterlin. Biz çalışanlarımıza 1400 Sterlin veriyoruz. 1000 Sterlin'ini çeşitli
ihtiyaçlarına harcıyorlar. 400'ünü ne yapıyorlar bilmiyoruz. Bizim Maliye Bakanı sözü alır: Bizim kamu çalışanlarının asgari bir aylık geçimi için
Temel bir yarışmaya katılır ve kazanır. Kendisine bir kitap1000 YTL gerekiyor. Biz 500 YTL veriyoruz. Gerisini nereden buluyorlar bilemiyoruz.' ![]() DÜZ MANTIK hediye edilir. Kitabın adı da 'düz mantık' tır. Temel hediyeyi alırken sorar; -Bu kitapta ne yazıyor? -Okuyunca öğrenirsin... -Ben onunla uğraşamam, anlat bakayım sen bana. -Ok bak şimdi;senin evinde akvaryum var mı mesela? -Evet var... -O zaman içinde su da vardır? -Evet var... -İçinde su varsa balık da vardır.... -Evet var... -Balık varsa hayvanları da seviyorsundur sen? -Evet.... -Hayvanları seviyorsan insanları da seversin her halde? -Evet... -O zaman senin sevgilin de vardır? -Evet var. -Yasin uygun,iyi görünüyorsun o zaman sen evlisindir? -Evet. -E karın olduğuna göre de, homoseksüel değilsindir? -Evet. -Bak gördün mü?... Temel çok etkilenir. Kitabı alır koltuğunun altına eve doğru giderken Dursun'u görür.Dursun sorar; -Temel o ne? -Düz mantık kitabı! -Nasıl bir şey anlat bakiiim. -Bak şimdi; sizin evde akvaryum var mı? -Yook! -O zaman sen ibnesin.... ![]() HOROZ ![]() "Denizli'de arastirma yapmak icin kamp kuran bir grup universite ogrencisi, kamp yakinina tuneyen bir Denizli horozunun sabahin erken saatlerinde yuksek sesle otmesinden cok rahatsiz olmuslar... Sabahin korunde ortaya cikan horoz, once dikleniyor, sonra dakikalarca otuyormus... Tabii ekipte ne uyku ne de huzur birakmiyormus.. . Sonunda sabirlar tukenmis... Susturmak icin baslamislar horozu kovalamaya.. . Horoz onde.. Gencler pesinde... Mahalle arasina dalmislar... Kovalamacayi goren, fakat bir anlam veremeyen yasli dede, seslenmis: - Hey, evlatlar!.. Bu zavalli horozu niye urkutuyorsunuz? .. - Dede, sabahin korunde otmeye basliyor, kampi ayaga kaldiriyor. O yuzden basini kesecegiz!.. - Yaziktir evladim yapmayin!.. demis ihtiyar, birakin, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsiz etmez sizi... Gencler bunun uzerine kovalamayi birakmislar. Ertesi sabah, hafif 'gak - guk' sesleri disinda horozdan kayda deger hicbir ses cikmadigini gorunce de sasirip dedeye kosmuslar: - Yahu dede, ne yaptin da bu horozun sesini kestin?.. Ihtiyar gulmus: - Kicina zeytinyagi surdum. Horoz kabararak otmeye yeltendiginde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsin... Ancak 'gak - guk' edebiliyor.. . Kissadan hisse: Arkan saglamsa, istedigin kadar kabarir, diklenir, sozunu dinletirsin. Arkan bir gevsemeye gorsun, ancak 'gak-guk' edersin... |
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() TANRI 'ya MEKTUP Amerika'da yasayan bir cocuk 100 dolara sahip olabilmek icin gunlerce, gecelerce dua eder. Sonunda paraya ulasamayinca Tanri'ya mektup yazmaya karar verir. Amerikan Posta Idaresi, ustünde yazili adres olarak sadece 'Tanri, ABD' olan mektubu Amerika baskanina vermeye karar verir.
Baskan Bush mektubu alinca cok hoslanir, cok duygulanir fakat 100 dolar yerine 5 dolar koyar. 5 dolarin kucuk bir cocuk icin yeterli olacagini dusunur. Cocuk gercekten de 5 dolara sahip olmakla tatmin olur ve
Tanri'ya tesekkur mektubu yazmaya koyulur:
Sevgili Tanrim, parayi yolladigin icin tesekkurler. Ama mektubu Beyaz Saray uzerinden yollamissin
Ve tabii her zamanki gibi oradaki ibne de 95 dolarini kesip silah almis olmali, bana 5 dolar ulasti.
Yine de tesekkurler. . DUA Fatma Kamil isimli çok fakir giyimli bir kadın yüzünde bir hüzünle bir manava girer. Dükkan sahibine mahcup bir şekilde yaklaşır. -Kocam çok hasta.Çalışamaz duruma düştü . Üç çocuğum ile birlikte aç kaldık. Yiyeceğe ihtiyacımız var,der Nekbet Abus isimli manav ona ters bir şekilde bakarak: - Derhal dükkanımı terket!..der. Kadın ailesinin ihtiyaçlarını düşünerek, -Lütfen beyefendi. Paramız olur olmaz getirip borcumu ödeyeceğim. Nekbet kendisine bir kredi açamıyacağını çünkü onun eski bir müşterisi olmadığını, kendisinde bir hesabının bulunmadığını söyler. O sırada dükkanın dışında bekleyen bir müşteri ikisinin arasında devam eden bu konuşmayı dinlemektedir. İçeri girerek manava yaklaşır ve -Ben o kadının almak istediklerine kefilim . Ailesinin ihtiyacı olan şeyleri ona ver. Bunun üzerine manav çok isteksiz bir şekilde kadına döner; -Bir alış veriş listen varmıydı,diye sorar. Fatma; - 'Evet efendim ' der. -' Tamam ' der manav. -Şimdi onu terazinin şu kefesine koy.Onun ağırlığınca diğer kefeye istediklerinden koyacağım.! Fatma bir an duraksar, sonra başını önüne eğer ve çantasını açarak üzerine bir şeyler karalanmış bir kağıt parçasını çıkartır ve manavın kendisine gösterdiği kefeye özenle bırakırken başı hala öne eğiktir. Manavın ve diğer müşterinin gözleri terazinin kefesine dikilirken hayretle büyümüştür. Manav müşteriye dönerek , kısık bir sesle, '- İnanamıyorum.' der. inanılacak gibi değildir. Müşteri manava gülerken manav çoktan diğer kefeye eline geçeni doldurmaya başlamıştır ama nafile, Diğer kefeyi yerinden bile kıpırdatamamıştır. Terazinin kefesi artık üzerindekileri almayacak kadar doldurduğunda çaresiz hepsini bir torbaya doldurarak kadına verir. Şaşkınlıkla üzerinde bir şeyler çiziktirilmis kağıdı eline alır ve okur. Bir de bakar ki orda bir alış veriş listesi yoktur. Sadece bir dua yazılıdır. -'Allah'ım neye ihtiyacım olduğunu sen bilirsin, Kendimi senin ellerine teslim ediyorum.' Manav taş gibi bir sessizliğe bürünmüştür. Fatma Kamil kendisine teşekkür ederek dükkandan ayrılır. Müşteri, Nekbet Abus adlı manavın eline bir yüz ytl tutuştururken; -Her kurusuna değdi, der. Daha sonra manav terazisinin kefelerinin kırılmış olduğunu görür. Bu nedenle duanın ne kadar ağır çektiğini sadece Tanrı bilir. Dua bizim için hiçbir maliyeti olmayan bedava bir hediyedir. ![]() ![]() Teknolojik bir fikra.. Bir Türk, bir Amerikalı ve bir Alman birlikte saunaya gitmişler. Bellerinde birer havlu saunada oturmuşlar ter atarlarken, bip bip bip diye ses duyulmuş Amerikalı, sağ eliyle sol koluna dokunup, 'Çağrı cihazım çaldı. derimin altında elektronik devre var da...' demis. Aradan biraz zaman geçmiş, bu sefer bir cep telefonu çalmaya başlamış. Bunun üzerine Alman, sol avuç içini kulağına götürmüş ve konuşmaya baslamiş. Görüşmesi bitince, Türk'e ve Amerikalıya dönüp, Avcumun içinde cep telefonu devresi var da...' demiş. Teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremiyen Türk, 'Bana bir dakika izin verin' demiş ve dişarı çikmış.Birkaç dakika sonra döndüğünde poposunun arasına sıkışmış tuvalet kağıdı sarkıyormuş.
Amerikalı ve Alman'ın kendisine garip garip baktığını görünce,
-Faks geliyo ..da demiş. ![]() |


Saniyedir bu sayfadasınız... |