Perihan`IN sayfasI
İYİ Eğlenceler
PERİHANIN SAYFASI
Yasama Dair-5
SEVGİLİ DOSTLARIM:
NAZİK OLMAK İÇİN, BİR GÜLÜMSEME BEKLEMEYİN.
SEVMEK İÇİN SEVİLMEYİ BEKLEMEYİN.
BİR ARKADAŞIN DEĞERİNİ ANLAMAK İÇİN,
YALNIZ KALMAYI BEKLEMEYİN.
ÇALIŞMAYA BAŞLAMAK İÇİN,
EN İYİ İŞİ BEKLEMEYİN.
ÖĞÜTLERİ HATIRLAMAK İÇİN,
DÜŞMEYİ BEKLEMEYİN.
DUA'YA İNANMAK İÇİN,
ACILARI BEKLEMEYİN.
YARDIM EDEBİLMEK İÇİN,
ZAMANINIZ OLMASINI BEKLEMEYİN.
ÖZÜR DİLEMEK İÇİN,
DİĞERİNİN ACI ÇEKMESİNİ BEKLEMEYİN.
NE DE BARIŞMAK İÇİN, AYRILIĞI BEKLEMEYİN,
ÇÜNKÜ NE KADAR ZAMANINIZ VAR BİLMİYORSUNUZ...
Sen ne jokersin ne de hırsız; biliyorsun...
olmak ya da olmamak değil,
işte asıl mesele bu
hiç bir şey olamamak.
Bir şey olmak zorunda olmak yani
varolmak ve bir şey olmak zorundasın herkes kadar, Yasa bu.
Asla kendisi olamayınca varlık, ne olur peki?olduğu şey olamayan ve olamayacak olan;
hatırlamakla hayvandan üstün olduğunu sanırken hiç bir şey olmadığını unutmakla varolan, ne olur?
Neyse o olmayarak varolmak zorunda olan, ne?
Hafıza nın kızkardeşi hayal...gerçek in dedikodusunu yapıyorlar durmadan...kanıyorsun...
yokluğunu, bir boşluğu imlediğini bile bile hakikate inanmak zorundasın,artık bir hiç olman ya da neysen o olman olanaksız olduğu için ve bu olanaksızlığı bir hakikat olarak ileri süren biri olman da olanaksız olduğu için, biri olmak ve bir hakikatın hakikiliğine inanmak/bağlanmak zorundasın.
Sen, varolmanın dayanılmaz kapanımının öznesisin, kabul et;
Bu dünyaya fırlatıldın
GENÇLİK HAYATIN BELLİ BİR ÇAĞI İLE İLGİLİ DEĞİLDİR.
İNSAN KENDİNE OLAN GÜVENİ DERECESİNDE GENÇ ,
ŞÜPHESİ DERECESİNDE YAŞLIDIR .
CESARETİ DERECESİNDE GENÇ,
KORKULARI DERECESİNDE YAŞLIDIR.
ÜMİTLERİ DERECESİNDE GENÇ ,
ÜMİTSİZLİĞİ DERECESİNDE YAŞLIDIR .
HİÇ KİMSE FAZLA YAŞAMIŞ OLMAKLA İHTİYARLAMAZ .
İNSANLARI İHTİYARLATAN İDEALLERİNİN GÖMÜLMESİDİR .
SENELER CİLDİMİZİ BURUŞTURABİLİR .
FAKAT HEYECANLARIN TESLİM EDİLMESİ '' RUHU '' BURUŞTURUR.
İNSANLAR YAŞADIKÇA YAŞLANDIKLARINI SANIRLAR , HALBUKİ YAŞAMADIKÇA YAŞLANIRLAR .
İNSAN İHTİYAR OLMAYA KARAR VERDİĞİ GÜN İHTİYARDIR .
GÜZELLİĞİ GÖRME YETENEĞİNİ KAYBETMEYEN ASLA YAŞLANMAZ.
YAŞLANMAK BİR DAĞA ÇIKMAK GİBİDİR.
ÇIKTIKÇA YORGUNLUĞUNUZ ARTAR.
NEFESİMİZ DARALIR AMA , GÖRÜŞ ALANIMIZ GENİŞLER .
EVET SEVGİLİ ARKADAŞIM , GÖRÜŞ ALANLARIMIZI
'' RUHUMUZU '' BURUŞTURMADAN GENÇLİK DUYGULARIMIZLA BİRLİKTE GENİŞLETMEYE NE DERSİNİZ
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde
bulunuyormuş.
"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.
Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı
"Olur" demiş çekine çekine.
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini
suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
"Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin
bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve
çekirdeği istemiş...
Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki
kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba
koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.
Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş
oğlunu.
Yemek masasında üç tabak duruyormuş.
Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve
çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"
Oğlu düşünürken açıklamaya
başlamış."Havuçlar haşlandıkça
aslını kaybedip yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama
içleri katılaşmış.
Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler
sonunda da öyleler.. "
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte
aşk ve şefkat birlikte olmalıdır.
Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu
gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler, eskitirler,
pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar
tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe
katılaşırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar.
Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise,
şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu
kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi
kişiliklerini yitirmezler.
Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları
gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar
geçirmeye isteklidirler.
Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa
benziyordu.
"Asıl ders bu değil!" dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde
bıraktığı kapların içinde kalan suları
gösterdi.
"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde
de bir tat yok "
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu
yavaşça bir fincana boşalttı.
Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
"İçmek istersin herhalde" dedi.
Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
"Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin
paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis
gibi, temiz ve huzur verici.
Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı
taze kahve gibi...
Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve
şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını,
kokularını ve renklerini katmayı
başarırlar."
Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileklerimizle
Tanrı bir gün peygamberin birine bir sandık hediye eder ve derki ;
Bu sandığı sana emanet ediyorum ama sakın ola ki içini açıp bakmayasın...
Tamam der peygamber.. Aradan zaman geçer ve peygamberi bir merak sarar acaba sandıkta ne vardır ?
İçi içini kemirmektedir. Sonunda dayanamaz vesandığı azıcık aralayıp içine göz atar ama
sandığı aralar aralamaz içinden bir sarı güvercin ve bir mavi güvercin uçuverir.
Peygamber son hamleyle sandığı kapatır ve içinde tek bir beyaz güvercin kalır...
Ve Tanrı yanına gelir, peygamber işlediği günahın farkındadır, mahçuptur.
Tanrı şöyle seslenir;
Kaçırdığın o sarı güvercin insanoğlu için sonsuza dek yaşamdı yani " ÖLÜMSÜZLÜK " tü.
Kaçırdığın o mavi güvercin sonsuza dek mutluluk yani " BARIŞ " tı.
Peki der Peygamber içinde kalan beyaz olanı nedir ?
Tanrı cevap verir..
O da sonsuza dek "UMUT" tur.
Saniyedir bu sayfadasınız... |